Coğrafya kaderdir tümcesinin şekil değiştirerek dünyaya yayıldığını düşünmeyi seviyorum. Dertlerimiz de kılıf değiştiriyor, düşlerimiz de yüklerimiz de elbette. Doppler'e yüklenen felsefeyi anlamakla birlikte abartıldığının karşılığı olduğunu düşünmüyorum. Doğaya kaçmak, ormanın çağrısı bakış açısından çok sorumluluklarından sıyrılan insan tanımıyla daha çok ilgilendim. Aslında temelde yatan bu dönüşüm gibi geldi bana. Bu farklı şekillerde anlatılsa dahi insanın vurdumduymaz bir tavırla bir anda tüm hayatından ve yüklerinden kendini soyutlaması günümüz toplumlarında mümkün görünüyor. Muhtemelen derinlerde bunun sebebi ilkel bir güdü. Eh benim için burada ormanın çağrısıyla birleşiyor. Bunun dışında baba-oğul çatışmalarının her an her yerden çıkışı da modern edebiyatta beni aşağı çeken işlerden biri. Yazarların hepsi bunu farklı bir şekilde ele alsa dahi sanırım dertlerimiz ortak değil. Kitabın erkek karakterler üzerinden şekillenmesi sebebiyle bunu düşünüyor olabilirim.
Yavru geyikle iletişimine gelirsek içgüdüsel olarak gelişen sevgiye bir özlem mi yoksa insanlarda aradığını bulamamanın getirisi mi bilmiyorum. Kitaba karşı nötr kalmakla birlikte dertlerimizin bambaşka noktalarda olduğu anlarda hasetlenmedim dersem yalan olur.