Hayatı konuşalım istiyorum ben biraz bu kitapla. Kalp ritminin ekrana yansıttığı çizgiler gibi seyreder hayat. Bazen keskin çıkışlar, dik yokuşlar bazen beklenmedik inişler tam oh be düze çıktık derken aynı döngü yaşam enerjimiz bitene kadar devam eder durur. Herkes için aynı ama Mücella hariç.
Dışarıda akan bir hayat var ama Mücella'nın değil.
İncelemenizi ilgiyle okudum Melike hocam, ben de etkilenerek okumuştum. Sonu baştan belli olsa da hep içimde bir umutla okumuştum ama.. Bu kitabı basit bulanlar sanırım etraflarına hiç dikkat etmiyorlar, çünkü Mücalla hiç de bize yabancı olan bir karakter değil bence. Hatta kitabı okuyan bir arkadaşım Mücalla'da kendimi gördüm deyip çok etkilenmişti. Velhasıl hocam emeğinize sağlık :)
Çok teşekkür ederim:) Kesinlikle öyle. Hatta belki bir devrin tamamı bile olabilir . Okurken insanda sürekli o dönemlerden birini bulup konuşma isteği uyandırdı benim gözümde. Çok da zor değil zaten bulup konuşmak. Siz umut etmişsiniz ama ben Mücella'nın annesinin gidişinden anladım durumu ;) o yüzden bakışım hep dönemlere kaydı. Sığ bulanlar anladığım kadarıyla Nar Ağacı'na çok takılmışlar. Ama bambaşka bir akış açısıyla yazılmış bence bu. Okudukça okuma hissi oluşturan bir yazar bende. Nasipse diğer kitaplarını okumaya niyetliyim:)
Şiirsel üslubu en az kullandığı eserlerden sanırım Mücella. Yine de her eseri gibi insanı sürükleyip götürüyor. Nazan Bekiroğlu'nun üslubu kitabın kapağına, yazarına bakmadan anlaşılacak kadar belirgin. Belki de onu bu kadar iyi bir romancı yapan sebeplerden biri de budur. Bir de akademisyen olması sebebiyle sanıyorum, dili çok sağlam kullanıyor.
Melike ellerine sağlık, bu dünyadan bir Mücella geçmiş diyoruz özet olarak :) İncelemelerin altına şarkı türkü bırakmak çok adetim değildir ama bu sefer bir istisna yapmak zorundayım :)) Keyifli okumalar...
music.youtube.com/watch?v=hfKlZr5...