Sevgili Shakespeare...Shakespeare bir dehadır benim için. Aşağı yukarı 10 yıl önce izlediğim bir tiyatronun dün gibi aklımda, ruhumda kısacası tüm hücrelerimde oluşunun nedenlerini hep düşünmüşümdür. İzlediğim tiyatro eserlerinin arasından Shakespeare ' in yükselmesinin nedeni, yine Shakespeare' in insanların tek taraflı kutsallığına olan isyanıdır. Yani bir insan ne büsbütün iyi olabilir ne de büsbütün kötü. İnsan çelişiktir azizim. Bizlerin insanlar konusundaki hayal kırıklığı da aynı sebepten doğar. O insanın zaten kötü yanı hep vardı ya da iyi yanı... Sen yeni gördün ve canın acıdı. Eğer beklentilerini düşürürsen, yani onu kutsallaştırmazsan, canın yanmaz demiyorum. Daha az yanar(!)
İnsanlık üzerine çok düşünürüm. Arzuları, kıskançlıkları, nefretleri, sevinçleri; hepsini toparlayacak olursak davranımları üzerine... Gerek evrimsel gerek teolojik olarak vardığım nihai sonuç, insanın öngörülemez bir canlı oluşudur. Shakespeare bize bunu anlatır. İnsanoğlunun ikircikliğini...
Yeşilçam'ın toplumumuza verdiği zararı yıllardır kimseye anlatamadım. İnsanlar hep bir ikilem içerisindedir bizde. Ya sağcısındır ya solcu; ya iyisindir ya kötü; ya realistsindir ya idealist... Bu böyle uzar gider. Tüm arabesk furyası şarkı sözlerini, yeşilçam repliklerini okuyun... Bir toplumun acılarının ve bölünmüşlüğünün özetidir. Yalnız bu özet didaktiktir, buraya dikkat(!)
İşte tam da bu noktada, bundan 400 yıl önce bir adam çıkıyor, Shakespeare...
Seyircinin ilk perdede sevdiği bir insanı, Shakespeare son perdede aynı seyirciye nefret ettirebiliyor. Ya da ifrit olunan Sherlock (kötü karakter), bir mahkeme salonunda bir anda sevimli hale gelebiliyor. 16. yy hocam, altını çiziyorum. Shakespeare bize insanı anlatıyor...
Demem o ki, Shakespeare 'in bir aynası var. Kim bakarsa baksın, yüzünün yarısı mide bulandırıcı yarısı hayran olunasıdır. Tırnak içinde, gerçek olan da bu değil mi? :)
Şiddetle tavsiye ediyorum...
~~Kitapla kalınız~~