Yorumunuz için teşekkür ederim. İnanma mefhumuna yüklediğimiz anlam biraz farklı gözüküyor. Örneğin sevgiye de inanabilir insanlar demiştim incelememde ama kimse "Seni seviyorum." diyerek sevgilisinin önünde kurban kesmiyor zannımca :D
Nietzsche'nin Tanrı'yı öldürmesi tabii ki de kanlı bıçaklı olmamıştı. Var olan düzenin, Kilise'nin eleştirisiydi aslında onunki. Cennetten toprak satan ruhban sınıfıydı aslında öldürdüğü. Bir çeşit sekülerleşmenin ifadesiydi. Kaos her zaman vardı. Sizin de bildiğiniz gibi Khaos'tan Gaia çıktı. Ondan da Kronos diye giden bir evren ya da Tatlı Sular ile Tuzlu Sular karıştı gibi komik gelen kozmogonolojik açıklamalar mevcut. Ama hepsi tabii ki de komik :D Tekrar sizin de bildiğinizi tahmin ettiğim üzere entropi diye bir şey var. Termodinamiğin gümbür gümbür yasası resmen. Düzensizliklik durmadan artarken evrende düzen aramak, yaratılış mükemmel demek ya da her şeyi harika görmek de gerçeğe gözünü kapatmak demektir.
Celal Şengör sevdiğim birisi, kendisini ilk defa dinleme şansına birkaç ay önce nail olmuştum. Kalp krizi ile sonlanabilirdi o konferans ama bir şekilde dayandım. O yüzden Şengör'e laf yok :D
Yorumumun en başında belirttiğim şekliyle "inanma"nın bende sizinkinden oldukça farklı anlamlar muhteva ettiğini fark ediyorum. O yüzden sanırım benimki yanlış :D İnanma yerine başka bir şey demek gerekiyor galiba.
Eleştiriniz için teşekkür ederim. Aynı noktada bulunmamıza rağmen olayları farklı şekillerde algılayabiliyoruz.
Son olarak, birkaç gündür Sartre'ın kitaplarına gömülen birisi olarak son sözünüz hakkında, "Ateistler bunalımda olan insanlardır." klişesi hakkında oldukça fazla konuşmak zevk alacağım bir iş olur. Ama fazla uzatmaya da gerek yok. Yaptığım sadece incelemeyi daha da okunur kılabilmek için edebileştirmek...
Saygı ve sevgilerimle :)