Gönderi

176 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 saatte okudu
"Tanrı öldü." 1882, Nietzsche "Bilim öldü." 2020, Ömer İnceleme Videosu: youtu.be/ZN1CZuki_ds Nietzsche Tanrı'yı öldürdükten sonra insanlar derin bir boşluğa düşer. İnsan oluşumuzun da bana göre en belirgin özelliklerinden birisi de inanmamızdır. Kimilerimiz Tanrı'ya inanır ölmüş olmasına rağmen... Kimisi insanlığa
Doktor Moreau’nun Adası
Doktor Moreau’nun AdasıH. G. Wells · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20227,7bin okunma
··
44 görüntüleme
Kaan okurunun profil resmi
Edebi bir söz olarak kullandığını tahmin ediyorum. Bunla birlikte konuyla ilgili birkaç söz etmek istiyorum: Nietzsche tabiki Tanrıyı öldürmedi. Sadece kaçınılmaz olanı ilan etti. Tarihten günümüze(yani içinde bulunduğu zamana) kadarki süreci inceleyip, ele alıp sorgulayarak vardığı kanaat Tanrı fikrinin bir insan ürünü olduğu ve onun da artık vadesinin dolduğuydu. Bu fikri nasıl insanlar inşa ettiyse yine insanlar zamanla yerle yeksan da etmişlerdi. Nietzsche bunla birlikte kaos öngördü, çünkü uzun yüzyıllar boyunca insanın ahlak vb sistemini üzerine bina ettiği Tanrı kavramının artık inanirliliginin insanlar nezdinde kalmaması endişe kaynagiydi. Nietzsche bunda haklı çıktı denilir hep, evet kaos oldu lakin şu hep gözden kaçırılıyor ki sanki insanlık Tanrı kavramı varken Heidi gibi huzurlu yüzyıllar yaşıyor da Tanrı kavramı zarar görünce kaosa düşmüş gibi davranılıyor. Böyle bir durum yok. Kaostan kozmosa denilir eski yaratılış mitlerinde ama bence Kaostan kaosa gidiş var her daim ve kozmoslar bu Kaostan kaosa gidiste sadece birer soluklanma durakları gibiler. Bilimi tanrılastirma mevzusuyla ilgili olarak da Celal Şengör'un sevdiğim bir sözü vardı; ilgili alıntı şudur: #52711874 Bu inanç kavramı Tanrıyla özdeştirildiginden dolayi ben X'e inanıyorum deyince hemen "Aa, bak sen de bir şeye inanıyor ve X'i tanrılaştiriyorsun" söylemi beraberinde geliyor. Ancak ben X'e inanıyorum derken X'le birtakım önceki yaşanmışliklarim veya birtakım deneyimlerim vardır. Tanrı ise halihazırda deneyim yasayabilecegim kavram değildir. Çünkü öyle geniş bir tanıma sahiptir ki ve bu tanımın gereği olarak da aslında onun hakkında konuşmak veya düşünmek dahi insanın onu sınırlandırmasi ve haliyle onu tanımından koparmasi demek olur ki, onunla herhangi bir deneyim yaşamak zaten mümkün değildir. Mucize vs zaten onları hepten geçiyorum ya da totolojik kanıtlamalari. Yani şu an kafamdan salladigim ebegumeci yaratigina veya tanriya inanmakla bilime 'inanmam' veya bir arkadaşıma 'inanmam' aynı şey değildir. Bilim halihazırda zaten yanlışlanabilmeye dayalı kurularak yoluna devam eden bir sistematige sahiptir. Ben hiç görmedim ki bilime değer veren bir insan çıkıp bilime bir Tanrıya inandığı şekliyle inanıyor olsun. Sonra ateistler, bilime inanıyor denilirken de keza inanma yine az önceki şekliyle kullanılmış. Mesela ateistler napıyor bilime 'inanirken'; NASA, Mars'a keşif roketi firlatirken koyun mu kesiyor geçmişteki bilim insanlarının ruhuna falan; ya da meşhur konu olduğu için ondan örnek veriyorum; canlıların oluşumuna dair başka BİLİMSEL bir teori çıktı da ona "Yok olamaz, biz (Tanrıya inanctaki inançla) Darwin'e ve onun evrim teorisine inanıyoruz, o nedenle bu mantıklı ve BİLİMSEL teoriyi kabul etmeyüz mi" diyorlar. Bu nedenle ateistleri, Tanrıya inanmayi bırakınca evine gömülüp hayata küsmüş, şişenin dibini görmüş, kafası karışmış ve depresyonda her daim kol gezip (Tanrıya inanmadaki inancla) bir şeye inanmak için zombi gibi dolanan cisimler olarak algilatan ve artık klişeleşmiş "insan Tanrıya inanmasa da bir şeyleri illaki tanrilastirir, bir şeye Tanrıya inanır gibi inanir" söyleminden şahsen gina geldi.
Ömer Gezen okurunun profil resmi
Yorumunuz için teşekkür ederim. İnanma mefhumuna yüklediğimiz anlam biraz farklı gözüküyor. Örneğin sevgiye de inanabilir insanlar demiştim incelememde ama kimse "Seni seviyorum." diyerek sevgilisinin önünde kurban kesmiyor zannımca :D Nietzsche'nin Tanrı'yı öldürmesi tabii ki de kanlı bıçaklı olmamıştı. Var olan düzenin, Kilise'nin eleştirisiydi aslında onunki. Cennetten toprak satan ruhban sınıfıydı aslında öldürdüğü. Bir çeşit sekülerleşmenin ifadesiydi. Kaos her zaman vardı. Sizin de bildiğiniz gibi Khaos'tan Gaia çıktı. Ondan da Kronos diye giden bir evren ya da Tatlı Sular ile Tuzlu Sular karıştı gibi komik gelen kozmogonolojik açıklamalar mevcut. Ama hepsi tabii ki de komik :D Tekrar sizin de bildiğinizi tahmin ettiğim üzere entropi diye bir şey var. Termodinamiğin gümbür gümbür yasası resmen. Düzensizliklik durmadan artarken evrende düzen aramak, yaratılış mükemmel demek ya da her şeyi harika görmek de gerçeğe gözünü kapatmak demektir. Celal Şengör sevdiğim birisi, kendisini ilk defa dinleme şansına birkaç ay önce nail olmuştum. Kalp krizi ile sonlanabilirdi o konferans ama bir şekilde dayandım. O yüzden Şengör'e laf yok :D Yorumumun en başında belirttiğim şekliyle "inanma"nın bende sizinkinden oldukça farklı anlamlar muhteva ettiğini fark ediyorum. O yüzden sanırım benimki yanlış :D İnanma yerine başka bir şey demek gerekiyor galiba. Eleştiriniz için teşekkür ederim. Aynı noktada bulunmamıza rağmen olayları farklı şekillerde algılayabiliyoruz. Son olarak, birkaç gündür Sartre'ın kitaplarına gömülen birisi olarak son sözünüz hakkında, "Ateistler bunalımda olan insanlardır." klişesi hakkında oldukça fazla konuşmak zevk alacağım bir iş olur. Ama fazla uzatmaya da gerek yok. Yaptığım sadece incelemeyi daha da okunur kılabilmek için edebileştirmek... Saygı ve sevgilerimle :)
Ömer Gezen okurunun profil resmi
Kitap için inceleme videosu çektim. İzlemek isterseniz buyurun :) youtu.be/ZN1CZuki_ds
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.