Yaygın eğitimin insanın kendisini bulmasının / farkına varmasının /keşfetmesinin önündeki en büyük engellerin başında olduğu artık genel kabul haline gelmiştir. Çünkü eğitim sistemi keşfetmeyi değil kabulleri benimsemeyi dayatmaktadır. Bu haliyle de bu sistem içine giren bireyler özgürlüklerini ve özgünlüklerini koruyabilmeleri neredeyse olanaksızdır. Dolayısıyla mevcut haliyle eğitim sistemi bireyi var eden değil yok eden bir işlev görmektedir.
İşte "Bunun adı Findel " romanı bu konuya, yani değişime direnen, zorunlu kabulleri olan bir sistemin parçası olan bir okulda, bir öğrencinin sadece bir kalem ismini farklı bir adla tanımlamasıyla başlayıp bir kar topuna benzer şekilde devam eden olaylar zincirine dönüşünü ustaca işliyor.
Taşradaki yerel bir olayın tüm ülkenin gündemine nasıl yerleştiğini, bu olay üzerinden eğitim sisteminin öyküsünü takip ediyoruz.