Kötürüm olan yaşlı bir adam, ucu kancalı sopası, kime ait olduğunu bilemediği ancak kendinin saydığı bir defter, gittikçe ufalan bir kalem ve onun zihni. Zihninde yarattığı diğer kişilerle adeta yaşamla alay edercesine fiziksel olarak varolmadan da zihinsel varoluşu kanıtlayan bir monolog. Beckettin karakterleri hayata boş vermiştir, kitaplarında öylesine yaşam sürdürdüğü bu karakterler aracılığı ile hiçbir şey anlatmadan çok şey anlatır.
.
.
.
“Ne kalemiyle ne sopasıyla
ne ışıklara ışıklar demek istiyorum
hiçbir şeye dokunmayacak
evet hiçbir şeye dokunmayacak
hiçbir şeye
hiçbir şeye
bir daha”