Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

472 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Bu rûzgâr-ı bî mededin inkılâbı var
NBA’i takip edenler geçen yılın doğu konferansı yarı finalleri 7. Maçını hatırlayacaktır. Toronto- Philedelphia arasında oynanacak 7. maç 3-3 devam eden serinin son maçıydı ve kazanan finale çıkacaktı. Maçın son 4 saniyesine 90- 90 berabere girildi. Son 4 saniyede Torontolu oyuncu Leonard, zor pozisyonda topu aldı; rakiplerini geçerek sağ köşeye gitti, son salisede topu potaya gönderdi. Maçı takip eden herkes nefesini tutmuş beklerken top çemberde beş kez sektikten sonra potaya girdi ve Toronto maçı da seriyi de kazanmış oldu. Spor alanında izlediğim filmlerde, kurgunun hiç bu kadar doğal, zekice tasarlandığını; finalinse çarpıcı, fantastik olduğunu görmedim. Bu örnekten varmak istediğim sonuca gelince: kurmaca eserler ne kadar keyfi, fantastik, olağandışı olursa olsun asla gerçekler kadar şaşırtıcı olamaz. Tarihte öyle olaylar vardır ki değme yazarların yarattıkları evrenlerden daha uçuk da kestirilemezdir. Misalen bir savaşta aynı orduya mensup iki ordunun –yanlışlıkla da olsa- birbirleriyle savaşa tutuşması, birbirlerine ağır zayiatlar vermesi hangi romancının hangi sinema yönetmenin muhayyilesi dairesindedir. Gerçekler bazen insanın hayal gücünü dahi zorlayacak şekilde tecelli etmektedir. İttihat ve Terakki cemiyetini incelediğinizde de hayal mahsulü bir kurmaca olamayacak kadar gerçek üstü olduğunu görebiliriz. Elbette İTC tarihsel bir vakadır ve bu gözle incelenmelidir. Ama iyi bir roman okumak isteyenlerin de bu ihtiyaçları için İTC tarihini okumaları kafidir diye düşünüyorum. İttihat ve Terakki “ Osmanlının en uzun yüzyılı” sayılan, kurmaca eserlere taş çıkarak derecede absürt bir dönemin sonunda – 1889- Askeri Tıbbiye öğrencileri tarafından kurulmuş İttihad- ı Osmani cemiyetinden doğmuştur. Cemiyet, Sultan II. Abdülhamit’in ortadan kaldırdığı Meşrutiyeti geri getirmek, Kanun-i Esasiyi yürürlüğe tekrar sokmak için çetin bir mücadeleye girişti. Bu mücadelede ağır bedeller ödemesine rağmen yıllarca başarı elde edemedi. Yıllar içerisinde birçok kez isim ve yapı değişikliğine gidilerek güçlenmeye çalışılsa da esas gücünü ve kişiliğini kuruluşundan 17 yıl sonra, 1906’da buldu diyebiliriz. Dünya siyasetinin de lehlerine evrilmiş olması neticesinde daha sert mücadeleye girişen İttihatçılar, nihayet 1908’de amaçlarına ulaştı, “Hürriyeti” ilan ettirdiler. Devrimi gerçekleştiren genç subaylar, devrimden sonra ülke yönetiminde söz sahibi olsalar da 1913 yılına kadar ancak bir denetleme mekanizması görevi gördüler, bu tarihte Babıaliyi tam İttihatçılara yaraşır bir hareketle basıp beş yıl sürecek olan tam iktidarlarının kapısını açtılar. İttihat ve Terakki, günahıyla sevabıyla tarihimize damga vurmuş bir müstesna harekettir. Ne yazıktır ki! Bugünün penceresinden tarihe bakanlar, bu “gençleri” hep günahları üzerinden değerlendirme çabası içindeler. Oysa İttihat ve Terakki bir ruhtur. Bu ruh, ne bir meleğinki kadar saf ne bir şeytanınki kadar kirlidir. Vasatın çük üstünde bir insanınki kadar içinde temizliği ve kötülüğü barındırır. Merhum Erol Şadi’nin deyimiyle” İttihat ve Terakki bir ruhtur ve bu ruh zulme karşı mukavemet etmektir.” Her ne kadar zulme karşı mukavemeti kendilerine düstur edinmiş olsalar da ; zaman zaman kendileri de zulmün bir parçası olmaktan çekinmemişlerdir. İmparatorluğun tarihten silinmek üzere olmasına rağmen herkesin derin bir uykuya yattığı bir dönemde, İttihatçı gençler, toplumu uyandırma çabaları aramış, devleti kurtarmak için kalemlerini ve silahlarını kullanmaktan çekinmemişlerdir. Neticede bu uğurda çokça hata da yaptılar. Bu hatalarının bedelini de gerek mahkemelerde gerek tarih önünde birçok kez ödediler, ödemekteler. Bugün tarih bilgisi sosyal medyadan okuduğu üç satır yazı olanlar bile İttihatçıları yargılamaktan çekinmiyorlar. Gerçi Cavit Bey’i yargılayıp idam eden mahkemenin gayrı ciddiliği ortadayken şimdikilere ne diyebilirsiniz. Evet! İttihat ve Terakki birçok kez, birçok şekilde yargılandı; suçu sabit görüldü ve bedelini ödedi. Artık yakalarından düşmek ve o dönem hakkında rasyonel değerlendirmeler yapmak zamanıdır, diye düşünüyorum. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanında yaptığı enfes “hürriyet” değerlendirmesi sanırım o dönem insanlarımız için hürriyetin ifade ettiği anlamı açıklıyor. Tanpınar, “Bu kelimeyi bugün sadece siyasi manâsında kullanıyoruz. Ne yazık! Onu politikaya mahsus bir şey addedenler korkarım ki, hiçbir zaman manâsını anlamayacaklardır. Politikadaki hürriyet, bir yığın hürriyetsizliğin anahtarı veya ardına kadar açık duran kapısıdır. Meğer ki dünyanın en kıt nimeti olsun; ve tek insan onunla şöyle iyice karnını doyurmak istedi mi etrafındakiler mutlak surette aç kalsınlar. Ben bu kadar kendi zıddı ile beraber gelen ve zıtlarının altında kaybolan nesne görmedim. Kısa ömrümde yedi sekiz defa memleketimize geldiğini işittim. Evet, bir kere bile kimse bana gittiğini söylemediği halde, yedi sekiz defa geldi; ve o geldi diye biz sevincimizden, davul, zurna, sokaklara fırladık. Nihayet şu kanaate vardım ki, ona hiç kimsenin ihtiyacı yoktur.” Diyerek toplum- hürriyet ilişkisini sarih bir şekilde açıklamıştır. İşte Meşrutiyetle gelen hürriyet de insanların hürriyete bakışı da bu mahiyettedir. Zafer Tarık Tunaya “ II. Meşrutiyet, cumhuriyetimizin siyaset laboratuvarıdır.” diyor. Bu söz, ilk kez çok partili bir yönetime geçilen 2. Meşrutiyet dönemine bakıldığında; kurulan ittifaklar, partilerin mahiyeti, muhalefet pratikleri, bir araya gelmesi mümkün olmayanların çıkar birliktelikleri, kanunların siyasetçe tanzim ediliş şekilleri vs. Cumhuriyet dönemiyle birçok paralellik arz etmesi açısından doğrudur. Ve fakat bu sözden 2. Meşrutiyetin, bir laboratuar deneği gibi yapay bir girişim olduğu anlamı çıkarılmamalıdır. Cumhuriyet ne kadar çağın doğal şartlarının bir tezahürüyse 2. Meşrutiyet de kendi çağının doğal şartlarından vücut bulmuştur. Sina Akşin’in “Jön Türkler ve İttihat ve Terakki” kitabına gelecek olursak; kitap İttihat ve Terakkinin, Jön Türklerin 1889 yılında kurulmasıyla Mondros Mütarekesine kadar olan dönemini anlatıyor. Kitap, kıymetli bir akademik kaynak olmasının yanında yazarın kolay okunan, akıcı üslubuyla bir çırpıda okunabiliyor. İttihat ve Terakki hakkında bilgi almak isteyenler için kitabın temel kaynak özelliği taşıdığı görülebilir. Bundan, 30 yıllık İTC dönemini tüm detaylarıyla, her olayı en ince ayrıntısına kadar anlattığı anlamı çıkmasın. Zira, yazarın da belirttiği gibi kitapta İTC ile ilgili temel bilgiler verilmektedir. Bu bakımdan İTC’nin bir özeti niteliğindedir. Kitap bölümleri iyi düzenlenmiş, çok sayıda alt başlığa ayrılarak olayların birbirine karışması önlenmiştir. Kitabı değerli kılan en önemli unsur ise kuru bir tarih anlatımından çok olayların birçok çerçeveden yorumlanmaya çalışılması, sadece ülke siyasetini değil dünya siyasetini de işin içine katarak olayların, verilen kararların sebepleri ve sonuçları üzerinde kıymetli izahatlar yapmaya çalışmasıdır. Kitaba, başka yazarların meseleler hakkındaki düşünceleri de eklenerek karşılaştırmalar, çıkarımlar yapılmış. Bu yolla farklı bakış açıları sunarak meseleler irdelenmiş, son tahlilde de yazar kendi yorumunu açıklamış. Son olarak, anılan dönemi incelemek isteyenler için kitabın önemli bir hizmet göreceği muhakkaktır. İttihat ve Terakki gibi girift bir cemiyeti anlamak için kıymetli bir eser olduğunu düşünüyorum.
Jön Türkler ve İttihat ve Terakki
Jön Türkler ve İttihat ve TerakkiSina Akşin · İmge Kitabevi · 1998105 okunma
·
78 görüntüleme
RC okurunun profil resmi
DÜNYAYI GEZERKEN KAZANÇ ELDE EDİN! İLETİŞİM ADRESIMIZ YAZININ SONUNA EKLENMİŞTİR. Dünyanın en iyi gemi tur şirketlerinden %50 indirimli teklifler! Doğrudan şirket fiyatları ile en iyi 15 tur şirketinden 5000 gemi turu. Şimdi, aracı kurum olmadan, doğrudan gerçek fiyatı ile gemi turu satın alabilirsiniz. 5 yıldızlı yüzen otelin içinde: ✅ Yemeklerde herşey dahil sistemi. ✅ Spa, yüzme havuzları, sinemalar, golf, yoga, fitness salonları, akşam gösterileri, gece kulüpleri. ✅ Aquapark, çocuk kulüpleri. ✅ Wi-fi, cep telefonu şebekesi, uydu TV kanalları. ✅ Mağazalar, sağlık odası. Dünyanın her noktasına tur seçebilirsiniz. Ayrıca gemi seyahati yapmak için artık İstanbul dışında bir şehirde liman aramanıza gerek yok. Galataport ve Yenikapı Limanları Nisan ayından itibaren hizmete girecek ve aynı anda 9 devasa kruvaziyer gemisi ile tahmini 45.000 kişi ülkemize uğrayacak ve başka ülkelere hareket edecektir. Detaylı bilgi ve iletişim için instagram.com/gemiseyahatkulubu adresinden bize ulaşabilirsiniz!
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.