Öncelikle esere insanın özellikle dini unsurlara neden inandığının cevabını bulacağını düşünerek başlıyorsunuz. "İnanmanın Felsefesi" adı en azından böyle bir beklentiye yol açıyor. Fakat eser bundan ziyade inançlarımızın aslında çok saçma olduğunu, temelsiz, asılsız inançlarla hayatımızı idame ettirdiğimizi anlatıyor. Bunu yaparken elbette değerli şeyler de aktarıyor olabilir ama bilimsel yazın türünden daha çok denemevarî bir üslup kullanıyor. Bazen siyasi çıkışlar bile gösterip tarafgir de davranıyor. Evrim teorisinin kesinliğine inanıp aslında ideolojik tabularını da ön plana çıkarıyor. Bana kalırsa eserin adı "İnanmama'nın Felsefesi" olmalıydı. İnanmayı ancak ona sahip olanın daha iyi anlatacağı kanaatindeyim. İnanmayan insanların da neden inanmadıklarını anlatması bu anlamda bana daha muteber geliyor. Yazar yanlış inancın temelsiz inancın tezlerini oluştururken kendisinin inançlarını temize çıkarıyormuş gibi görünmesi onu objektiflikten alıkoyuyor. Yine de okumaktan keyif aldım diyebilirim.