Sen kimsin? Bu soruyu ailemizden, sevdiklerimizden, dostumuzdan, düşmanımızdan defalarca duymuşuzdur. Hepsine de farklı farklı bir çok cevap vermişizdir. Peki bu soruyu hiç kendimize sorduk mu? Cevabını vermeye cesaretimiz var mı? Çünkü biliyoruz ki, istesek de istemesek de, hiç kimseye olmadığımız kadar dürüstüz kendimize. Kim olduğumuz, olmak istediğimiz yerin neresi olduğu, mutlu olup olmadığımız soruları, herkesten duymaya katlandığımız ama kendimize sormaktan olabildiğince kaçındığımız sorulardır anlayacağınız. Pınar Kür, bu kitabında karakterimiz Sadık'ın, kendine soracağı "ben kimim?" sorusunun cevabını ve bu cevaba ulaşana kadar yaşadığı kimlik bunalımlarını oldukça akıcı bir dille anlatıyor bize. Sadık, tüm yaşamı boyunca hayal ve amaçlarıyla ayakta kalmaya çalışmış, sanata ve sanatçıya gönülden bağlı ama toplum baskısına, cesaretsizliğine yenik düşerek hiçbirini gerçekletirememiş, istemediği bir hayatın içinde bulmuştur kendini. Hayata ve topluma karşı o kadar duyarsızdır ki hayatını evi ve işi arasında gidip gelen bir döngüye hapsetmiştir. Zaman içerisinde bu eğreti yaşam ve özendiği insanlar çoğaldıkça Sadık içinde bir başka benliği daha fark eder ve çağımızın en korkulan hastalıklarından biri olan kişilik bozukluğu belirtilerini yaşamaya başlar. İş arkadaşlarına ve çevresine karşı sakin, naifken; yalnız kaldığında, geçmişten gelen hayallerinde etkisiyle, saldırgan, sorgulayan bir kimliğe bürünür. Bizler de bu sayede Sadık'ın kendi bulma, hayatıyla yüzleşme çabasını sayfalar boyunca seyretme imkanı buluruz. Pınar Kür'ü Sadık Bey ile tanıdım. Kalemine, konular üzerindeki hakimiyetine ve psikolojik tahlillerine hayran kaldım diyebilirim. Okumalarıma muhakkak diğer eserlerini de ekleyeceğim. Sadık Bey'i tanıyıp, varoluş sancısına tanık olmak isteyeceğinizi düşündüğüm için bu kitabı okumanızı öneriyorum. İyi okumalar.

Sadık BeyPınar Kür · Can Yayınları · 2016815 okunma

·

57 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.