Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Hadîslerin söyleniş sebebi (hikmet) tespit edilmelidir. Bu ilke her hadîs için uygulanabilir bir ilke değildir. Bazen hadîslerin zahiri anlaşılabilir, yani görünürde sıkıntı yoktur. Bununla birlikte hadîsler hikmet boyutuyla yorumlanabilir. Burada hadîse “Bu, neden böyledir, niçin böyle söylenmiştir, niçin bu şekilde davranılmıştır?” şeklinde sorular sorulmakta ve bu çerçevede hadîsler yorumlanmaktadır. Bu, illetten de farklıdır. Zira illet dediğimiz sebep genelde hadîste ifade edilmektedir. Bu nokta gerçekten önemlidir. Zira burada hadîsin herhangi bir nassla vb. hususlarla çelişmesi söz konusu değildir. Bununla birlikte hadîs yorumcuları hadîste ifade edilen durumu yorumlama gereği hissetmişlerdir. Çünkü insanda “Acaba neden böyle?” diye araştıran bir merak duygusu vardır. Ama dediğimiz gibi her hadîs için böyle yapıldığı söylenemez. Aslında buna gerek de yoktur. Hadîsleri bu boyutuyla yorumlayabilmek için tarîk, örf ve âdetler, sosyolojik yapı, psikolojik durumlar bilgisine ihtiyaç vardır. Hadîs şârihleri de bu anlamda hikmeti belirleyebilmek için tarihî, psikolojik ve sosyolojik izahlara müracaat etmişlerdir. Bir manada anlam felsefesi yapılmıştır. Ancak bu şerhlerde sık görülen bir durum değildir. Tasavvufî şerhlerde bunun daha yoğun işlendiği söylenebilir. a.Resûlullah’ın kız çocuğunu namazda taşıdığı bilinen bir husustur. (Buhârî, Salât, 106) Bu mesele bugün çocuk eğitimi açısından önemli bir veri olarak kullanılmaktadır. Fakat hadîs yorumcuları meseleye öyle bir açıklama getirmişlerdir ki, bu onların tarihsel-sosyolojik yorumu bir imkân olarak kullandıklarını göstermektedir. Meselâ Aynî bununla ilgili şöyle bir yorum yapar: “Namazda kız çocuğunun taşınmasındaki sır, Arapların kızlara olan tavırlarını reddetmektir. Onlara bu konuda namaz gibi bir ibadette muhalefet etmesi, onların tavırlarına karşı bir mübalağa ifadesidir. Fiille beyân, sözden daha kuvvetli olabilir.” (Umde, IV, 138) ....
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.