Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

248 syf.
10/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Kitaba Göre Kimdir Bu Güçlü Kadın? İnsan Allah'ın yeryüzünde halifesi olarak gücün sahibi değil yaratanın müsaade ettiği kadar gücün taşıyıcısı ve temsilcisi olabilir. Şu an kadınlar kendini güçlü olmaya odaklamış her şeyi başaracağız diyerek kendini avutmuştur. Oysa gücün ağırlığı ve her daim güçlü olma çabası kadının naif omuzlarına ağır gelir. Yaratılış kodlamamız olan cinsiyete baktığımızda; kadın ve erkek yaratılış gereği farklıdır, farklılıkları bilmek birbirini anlamaya sebeptir. Kız ve erkek farklılıkları çocuklara ya hiç öğretilmiyor ya da geçiştiriliyor. Kadın ve erkek arasındaki yaratılış farklılıkları anlatılırsa çocuklar kendi cinsi olmayan kardeşini daha iyi anlar ve bu bilinçle saygı çerçevesinde büyür. Farklılıklarımız aslında bizim zenginliklerimizdir. Kadınlar insan ilişkilerinde erkeklerden daha başarılıdır, Beyin yapıları buna göre programlanmıştır. Başkalarının hislerine daha kolay uyum sağlar ve empati yapabilirler. Erkeklerde ise mantık güç kuvvet cesaret soğukkanlı ve temkinli olmak konusunda kadınlardan üstündür. Kadın beyni empati yapmaya müsait yaratılmıştır, erkek beyni empati kurmaya değil çözüm üretmeye göre yapılmıştır. Kadınlar süreç odaklı iken erkekler sonuç odaklıdır. Çağımızda da hızla yayılan Bir veba; feministlik Feminizm yaratılışa karşı ideolojik bir harekettir. Feministler; kadın erkek her anlamda eşittir diyor ve yaratılış farklılıklarını inkar ediyorlar. “sen neden erkek gibi olmayasın sen de erkeğin yaptığı her şeyi yapabilirsin, erkek gibi ol ki pastadan büyük payı alasın” diyerek kadınları yaratılış yazılımının aksine üzüntü ve kederin bol olduğu çıkmaz bir yola yönlendiriyorlar. Feminizm cinsiyetçiliğe karşı olduğunu iddia eden cinsiyetçi bir harekettir. Erkeği yenmek için kadını özünden uzaklaştırıyor. Kadın hakları adı altında kadınlar, erkeğin aleyhine kışkırtıliyor; “Kadınlar neden evde, siz hizmetçi misiniz, erkekler sizi kullanıyor, erkekler sizi eziyor.. ” gibi sözlerle kadınların kalbini erkeklere karşı kin ve nefretle doldurup oyun sahasına salıyorlar. Feministlerin maksadı erkeği yenmek ona efendi olup oyunu kazanmaktır. Medya organları oyun kurucuların bir parçası olarak hergün cinsiyet savaşı'nı körükleyen mesajlar yayınlıyor. İnsanların çoğu medyadan gelen bilgileri sorgulamayıp doğru olarak algılıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği projesi meydana sürülüyor, projenin hedefi kadınlaşmış erkekler ve erkekleşmiş kadınlardır. bu proje aynı zamanda eşcinselliği ve diğer sapkın cinsel meyilleri meşrulaştırıp yaygınlaştırıyor. Dizi ve filmlerde artık erkeksi kadınlar ve kadınsı erkekler revaçta, eşcinseller yıllarca televizyonlarda sevimli karakterler olarak gösteriyorlar. Bunun neticesi olarak eşcinsellik normal karşılanmaya başlandı. Dış kuvvetler toplumları Kendi menfaatleri uğruna yeniden inşa etmeye çalışıyorlar yaratılışın tersine insan tasarımları yaparak büyük oyunlar oynuyorlar. Kadın ancak para kazanırsa güçlenir gibi bilinçaltı mesajları sürekli kadınlara empoze ediliyor. Kadın kalkınmanın öznesi olacak diyor siyasiler. kadın kalkınmanın öznesi olursa evinin neyi olur? Peki Toplumun neyi olur?... Ülkenin kalkınması neden kadınların omuzlarına yüklenmek isteniyor. Kadınlar bu yükü alınca mutlu mu olacaklar bu yük kadınları nasıl etkileyecek..? Kadınlar ne kadar çok para harcarsa modaya uyarsa alışveriş yaparsa güçlenmiş olur algısı var kadın bunu yaparak ancak kapitalist sistemi güçlendirmiş olur. Kadınlar iktidara koşarken vicdanlarını düşürmüş gibi duruyorlar vicdansızlık güç değildir, saygısızlığın terbiyesizliğin saldırganlığın adı güç olmamalı. Batı toplumlarında kilisenin etkisi ile geçmiş yüzyıllarda kadınlar gerçekten haksızlığa uğramışlar kadının şeytan gibi görüldüğü ve zulüm edildiği dönemler olmuş. Fakat İslam toplumlarında kadın her zaman değerli olmuş baş tacı edilmiş kadının haksızlığa uğraması ataerkil sistemden değil bozuk inançlar ve sömürü düzeni yüzündendir. Allah dünyada iktidar gücünü erkeklere verirken koruma kollama sahip çıkma hasleti de vermiştir. erkeğin kadına olan meyli yüzünden görünüşte ataerkil bir sistem olsa da aile ve toplumda çoğunlukla kadınların istedikleri olmuştur. Feminizmin bütün hikayesi kadınlar eziliyor üzerine kurulu geçen yüzyıl'daki söyleme aynen devam ediyorlar oysa geçmişten günümüze kadın hakları adına alınabilecek bütün haklar alındı hatta fazlası alındı. Artık kadınlar değil erkekler eziliyor son yıllarda erkekler hem devlet politikaları ile hem kadınlar tarafından ciddi bir şiddete maruz kalıyorlar. Bir diğer konuda güçlü olmak adına en büyük vurgu çalışmak ve kocaya ihtiyacı olmamak üzerine yapılıyor. “Çalış Özgür olursun, çalış kocanın parasını yeme, çalış kendi ayaklarının üzerinde dur, çalış değerli olursun, çalış insan yerine konursun, çalış erkeğe haddini bildir, çalış çalış çalış...” Ev hanımları ise sürekli aşağılanıyor, Bir önceki neslin ev hanımları kızlarını hep annen gibi olma, erkeğin eline bakma ayaklarının üzerinde dur telkinleri ile büyüttüler, anneler hep biz ezildik siz ezilmeyin dediler. İstisnaları saymazsak bu kadınların pek çoğunun sıkıntısı da dayak kötü muamele falan değildir. Genellikle bir kayınvalide sıkıntıları olmuştur kadınların kendi aralarındaki bu anlaşmazlıkta erkekte ne yapacağını bilememiş ve boyun eğmeye alıştığı dominant annenin yanında olup eşine kötü davranan erkekler olmuştur. Bir koca annesinin dolduruşuna gelmemişse alkol almıyorsa, ruh hastası değilse normal bir erkek karısına durup dururken kötü davranmaz. kadınların ezildiğini düşünme sebepleri kocalarına her istediklerini yaptırmamış olmalarıdır evde çoğu zaman kadının istekleri olmuştur fakat isteklerinin azı bile olmamışsa ezildikerine hükmetmişlerdir. Oysa ailede denge için zaten kadının her dediği olmamalı kadının her dediği oluyorsa erkeğin hiçbir dediği olmuyordur. Bir de kızlarımıza üniversite eğitimi alma baskısı yapılıyor kızlara okuyup şuurlu ilim irfan sahibi Hikmet ve hizmet ehli olsunlar diye değil, bir meslek sahibi olsunlar ayaklarının üzerinde dursunlar diye okumaları isteniyor. Sanki eğitimin amacı sadece para kazanmakmış gibi yüksek değerleri nasıl düşük değerlere tahvil ettiğimizin en açık göstergesidir bu. Kadın bu söylemlere kapılıp gücüne güvenip sahaya atlıyor atı elinde silahı belinde atasözü güçlü kadında arabası altında lafı dilinde şeklinde tezahür ediyor. Oysa kadının bilmediği büyük bir şey var Kadının erkekle rekabeti kadınlığından çok şey götürür.. Kadın kendini zorlarsa erkeğin yapabildiği pek çok şeyi yapabilir, fakat erkeğin kolayca yaptığını o çok şey kaybederek yapar. Kadının sahip oldukları erkeğin yaptıklarından daha değersiz değildir. Erkeği de toplumu da kadın doğurup yetiştirir. Kadının çocuklarını büyütürken, toplumu inşa ederken şevkat öğretmenliğine ihtiyaç var rekabet içinde dünyalıkların peşinden koşmasına değil. Kadınların güçlü olmalıyım düşüncesi güçsüzlüğün ifadesidir kendini güçlü gören güçlü olmalıyım kaygısı gütmez. Kadın erkekte gücü seviyor fakat hükmetme arzusu uğruna erkekle güç savaşına giriyor. Kadınlar üzerine oynanan oyunların bir başarısıdır bu. Ezilme paranoyası ile kadınlar ne yaptıklarını bilmiyorlar. Güçlü kadın dayatması da kadınları her daim rekabete zorluyor. rekabet kadınlarda stres korku ve üzüntü yapıyor. Kadınlar modern olmak uğruna yaratılıştan gelen kimliklerini unutmaya başladılar. Tavırlarından ses tonlarına konuşma şekillerinden giyim tarzlarına duruşlarından düşünce biçimlerine kadar birçok farklı hallerinde erkekleşme var. Bilirsiniz pantolon bir zamanlar erkeklik simgesiydi ve Avrupa'da bazı ülkelerde kadınların pantolon giymesi yasaktı feminizm ile birlikte kadınlar pantolon giymeye başladılar pantolon kadın harekatının mücadelesinde bir simge oldu. Kadınlar eşitlik mücadelesini erkek kıyafeti ile başladılar oysa giysi kişinin kimlik kartıdır ve aynı zamanda toplumsal düzeni de yansıtır giysilerin değişmesi toplumsal düzenin yeni bir şekil alması demektir. Kadının huyu giydiği elbise ile değişir derler evinde ya da dışarıda pantolon eşofman ya da streç denilen pantolonun iyice yoldan çıkmış hali ile dolaşan kadınlar kendilerini ne kadar kadın hissedebilir? Bunca şeyden sonra kadın bedeni cinsel meta haline döndü modernizm adı altında kadınlar soyuldu ve kadın bedeni reklam malzemesi oldu. Kadın bedeninin cinsel meta olmasına dil ucu ile itiraz eden feministler bu konuda hiçbir zaman ciddi adımlar atıp kadın bedeninin kullanılmasına engel olacak çalışmalar yapmadılar. güçlü kadınlar farkında olmasalar da kendi bedenlerini oyun kurucuların planladığı algılar üzerinden pazarlıyorlar. Kadın kazandıkça kaybetti, ilk önce kadınlığını sonra anneliğini evde eş vazifesini kaybetti yani kadın güçlü oldukça aslında o kadar güçsüzleşti. Kocana muhtaç olma kocanın eline bakma diye diye kadınlar koca eline bakmamak için çalışır oldu. eline bakmadığı kocasının yorgunluktan yüzüne de bakamaz oldu... Ben kocamdan para isteyecek kadın değilim cümlesi ne kadar kibir kokuyorsa o kadar da karı koca arasını soğutan bir cümledir. Kocaya muhtaç olmamak mümkün mü kadının parası olunca kocasına muhtaçlığı kalkıyor mu, koca para için mi vardır? Kadın da erkek de birbirlerine muhtaçtırlar kadının kocasının parasına ihtiyacı varsa, erkeğin de karısının yaptığı yemeye ev işlerinin yapılmasına doğurduğu çocuğa ihtiyacı vardır. Hepsi bir yana asıl ihtiyaçları da birbirlerine olan sevgi ve yoldaşlığıdır. Evde kocasına bir bardak çay vermeyi hizmetçilik gibi algılayan güçlü kadınlar işyerinde verilen her işi yüksünmeden yapıyor, kocanın eline bakmaktan kurtarılan kadın patronların eline bakıyor buna da özgürlük deniyor. Kadınlar günümüzde çok iyi bir akademisyen çok iyi bir pazarlamacı çok iyi bir muhasebeci olurken kadınlıktan ne kaybettiklerinin muhasebesini yapamadılar. Erkekler medyada aşağılanan bir varlığa döndü. Şiddet haberleri bahane edilerek Bütün erkekler katilmiş gibi bir dil kullanılıyor erkekler erkek olduğu için utandırılmaya çalışılıyor. Tüm dünyada kadınlara şirin görünmek ve erkekleri aşağılamak adına yapılmayan rezillik kalmadı kanunlarla erkekler kadınların karşısında her halükarda suçlu kabul ediliyor, Kadın ise hep mağdur. Aralarında bir mesele olduğunda kadının beyanı şüphesiz doğru kabul ediliyor. Erkekler ayrıldıkları eski eşlerine bakmak zorunda bırakılıyor, tutarsızca yıllarca nafaka ödetiliyor. Cinsiyet eşitliği bahane edilerek erkekler kadınlaştırılmaya çalışılıyor. Feminist zihniyet anneliği kadın özgürlüğü önünde engel gördüğü için anne olmamayı seçsinler diye kadınları yönlendirsede, kadının fıtratından gelen annelik arzusuna engel olamadılar. Fakat kürtaj mücadeleleri ve bedenini kontrol ettim mesajları ile doğum sayılarının azalmasında etkili oldular. Bir bebeğin kadına verdiği mutluluğu dolduracak başka alternatifler bulamadıkları için en azından ‘madem doğuruyorsun bari bakma’ diye kadınları yönlendiriyorlar. Kadını güçlendirme hareketinin başında çokça dillendirilen çocuk da yaparım kariyer de sloganını artık duymaz olduk. Çocuğu boşver kariyer sana yeter noktasına doğru gidiyoruz. Kadınlar işe çocuklar kreşe sloganları siyasiler tarafından kadınlara bir hediye gibi sunuldu. İlla çocuk istiyorsan bari bakma sana ayak bağı olmasn ver biri baksın deniyor. Peyami safa'nın bir sözü vardır şu an bulunduğumuz noktayı çok iyi özetleyen bir söz; “Ev hanımlığını hizmetçilik sandığı için kendini üniversiteye atan bir kızın kültüründen de ahlakından da bu millete hiçbir hayır gelmez..” Sizce ev hanımı mı özgürdür yoksa çalışan kadın mı? Ev hanımı dışarıda çalışan kadından çok daha fazla özgürdür, istediği zaman yatar istediği zaman kalkar. Çocukları ile bolca zaman geçirir. İstediği yemeği pişirir, gitmek istediği bir yer varsa gider. Ev hanımları ne kadar tüketici gibi gösterilmek istense de aslında ev hanımları sevgi ile pek çok şey öğretir. Bir ev hanımı hem eş hem çocuklarının öğretmeni hem aşçı hem terzi hem doktor hem muhasebeci hem ütücü hem bulaşıkçı en önemlisi de toplumun mimarıdır!. Bütün bunları yok sayıp para kazanmadığı için ev hanımını üretmeyen olarak tanımlamak büyük bir saygısızlıktır! Kadın evini çekip çevirdiğimde temiz düzenli bir evde yaşadığında mutlu olur. Hele okumayı seviyorsa evinde en mutlu olduğu yerlerden biri kitaplığın önüdür. Kadının güçlendirildi, batılı ülkelerde boşanmalar hat safhalarda. Evlilik azaldı, yalnızlık en büyük problem olmaya başladı. İngiltere'de yalnızlık bakanlığı kuruldu ülkede 9000000 yalnız insan yaşıyor. güçlü kadının sonuda kaçınılmaz bir yalnızlıktır. O yüzden güçlü kadın mutlu değildir. Çünkü gücü alırken kadınlığını kaybediyor, anneliğini kaybediyor zamanla da insanlığını.. Güçlü kadın mutlu değil. Çünkü çok koşturuyor yoruluyor mutlu olmak için zaman ve enerjisi hiç kalmıyor. Güçlü kadın mutlu değil. Çünkü yaratılış yazılımının aksine bir yolda kendi kurgusu ile mutlu olmayı bekliyor oysa tek çözümü fıtratına dönmektir. Güçlü kadının mutlu olması için gerçek ve mutlak gücün sahibi olan Allah'ın ve onun resul'ünün rehberliğini kabul etmesi ve ona göre yaşaması gerekiyor. Allah Rasulu ne buyuruyordu: “Resûlullah (Sallallahu aleyhi vessellem) kadınlaşan erkeklere ve erkekleşen kadınlara lânet etti. " (Buhârî, Libâs 62. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 28; Tirmizî, Edeb 24; İbni Mâce, Nikâh 22) Bu hadisi kafalarımızın en güzel köşesine koyup unutmayalım, fitratımızı kaybetmeyelim.
Güçlü Kadınlar Neden Mutlu Değil?
Güçlü Kadınlar Neden Mutlu Değil?Sema Maraşlı · Motto Yayınları · 2018264 okunma
··5 alıntı·
1.684 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.