Fakir Baykurt ile tanışmamı sağlayan kitap. Anadolu'nun bir köşesinde suyu olmayan sıkıntılı bir yaşamı anlatarak başlıyor. Susuz köyün talihini değiştirecek yeniliği bin bir emek ile yapıyor köylüler. Tam talih değişiyor ki kanun bilmez köylülerin başına daha büyük bir uğursuzluk çöküyor.
Ne yazık ki bir dönem Türk Köylüsü devlet kanunlarından habersiz olduğunu çok güzel anlatıyor. Ayrıca imece yapmanın birlikte hareket etmenin faydalarını da çok güzel veriyor.
Güzel bir kitap.
Herkesi tek tek mutlu etmek olanaksız belki, ama farklılıkları da görmemek mutsuzluk kaynağı olmaz mı, gerçeği değiştirir mi üstat. Ben de sizin gibi bir Anadolu çocuğuyum, hem orta yerinden hem de öz be öz.
Güzel yorumlar için teşekkürler. Bir başkadır Fakir Baykurt ve kitapları, okunması gerekir. Aynı zamanda ne yazık ki fazlaca bilinmeyen, gözardı edilen bir yazarımızdır.
Verdiğiniz örnek çok hoş. Hz. Ali'nin sözü de ne yazık ki Müslüman toplumlar için geçerli değil. Biz beğenmediğimiz herhangi bir durum gördüğümüzde pire için yorgan yakarız. Yani bir yanlış 100 doğruyu götürür.
Size bir örnek de ben vermek isterim. Ama bu gerçek bir örnek. Ben Rizeliyim. Çay zamanı amca çocuklarımla beraber hepimizi babaannem bakardı. Annemler ve yengemler çay toplardı. Düşünsenize 10 tane çocuk. Yaşlı kadın. Makarna piştiğinde bir kısmımız salçalı bir kısmımız peynirli bir kısmımız da şekerli isterdi. Babaannem ise hiçbirimizi dinlemez makarnayı yağlı yapardı. İsteyen malzemeyi sonradan üstüne koysun derdi.
Yani farklı pencereler bazen işi karıştırabilir. Toplayıcı olmak daha evvaldir. Eğer çok pencere ihtiyacı varsa kişisel odalarda pencereler açılabilir.
Şimdiye kadar dört kitabını okudum.
Türk Milletinin çektikleri hakkında çok önemli tespitleri var. Örneğin Türk köylüsünün ilkel şartlarda susuz eğitimsiz verimsiz kalması. Devletin bu toprakların gerçek sahiplerine sahip çıkmaması vs.
Ancak bir de siyasi kimliği var. Bunu kitaplarında çok sık hissediyorsun. Örneğin sendika ismini veya ısrarla köy enstitüleri hakkında fikirleri vs.
Yine de benimde en sevdiğim yazarlardan. Her şeyden öte Türk Milletinin sıkıntıları üzerine eğilmiş bir aydın.
Siyasi düşüncenin, sendika isimleri ve ısrarla köy enstitüleri hakkında fikirleri vs olmasına rağmen yine de beğenmişsiniz. Ancak bunların rahatsız edici olması ve beğenide zorlandığınızı gösteriyor, açıkçası ilginç geldi.
Yok daha ziyade, siyasal kavganın konu güzelliğini baltalıyor fikrindeyim. Yani farklı düşünceleri olan insanlar da var. Bu kitabı okuduklarında neden kitabın bu kısımlarından sıkılsınlar? Örneğin iki konuda da benim farklı düşüncelerim var. Ama Türk Köylüsünün sıkıntılarını okumak için kitapları zevkle okudum.
Ne demek istediğinizi çok iyi anlıyorum Sayın Muhammet Çelik. Ancak tek bir penceresi olan eve ışık da sadece o pencereden ve pencerenin çerçevesi nispetinde alma gerçekliği söz konusu burada. Kimi zaman da bol pencere de fayda etmez. Böylelikle bir çok gerçeği görmemizden mahrum eder; bu tür kaynaklar farklı pencerelere sunum yaparlar.
Şu güzel sözü paylaşmak daha açıklayıcı olur mübarek günde ve ufkun açılması adına . "Gören göze karanlık perde olmaz; görmek istemeyen göze ışık ne yapsın? ” Hz. Ali ( r.a.)
Öz be öz olmanın faşistlik olmadığını, hatta "Öz'e" sahip çıkmanın insanlığa sahip çıkmak olduğuna inanıyorsanız zaten farkımız yoktur.
Güzel bir tartışma oldu bana göre teşekkür ederim.