Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

115 syf.
10/10 puan verdi
Düşünce üretmeyen toplum yaralı gezer.
Önsözünde diyor ki yazar Mehtap Altan Def’in “İçindeki tüm yazıların ortak noktası; birliğin, insanın, iyiliğin, hakikatin ve emeğin gözlerinden öpen edebî ritim olmaları”ydı. Tıpkı yazarın ortaya koyduğu şekilde buldum kitabı. Her yazıda aslında yazar yok da kendim varmışım gibi hissettim. Sanırım bunda duygu birliğinin etkisi vardır. Aynı şeyleri, aynı şekilde görüp, aynı şekilde içinizde eritip sonrasında kelimelerinizden “öpmesi” tesadüf olamaz. İspatı mı? İşte şu cümle: “Bizlerin en büyük şahidi, aslında cansız dediğimiz canlar değil mi?” Yaş ilerledikçe görüyoruz ki, hayır hayır daha çok hissediyoruz, biz hemen her gün şahitlerimizi teker teker kaybediyoruz. Bıraktığımız hiçbir şeyi bıraktığımız gibi bulamıyoruz. “Ninnilerini bağrında taşıdığı insanların ruhuna sağan her şehir, yeryüzünün çehresine kalıcı mührünü bırakmış mirastır.” Ama gel gör ki biz kötü birer mirasyediyiz. Onların şahitliğinden kendi ellerimizle vazgeçiyoruz. “Geleceğin beşiğini” sallayan şehirlerin zorla ruhunu öldürüp bedenine sahip oluyoruz. Tabii ki adice ve vahşice. Yazarımız artık can çekişen şehirlere kelimeleriyle bereket getiriyor. Gezdiği yerlerden topladığı güzellikleri “gamzeleri”ne dolduruyor. Tebessümüyle bizlere sunuyor. Kayseri, Niğde, Konya, Sille, İzmir, Beykoz, Taşova, Narköy, Muş… Yazarımızın bu yerlerde edindiği suskunluklar, öykünmeler, hüzünler, aşklar ve de yalnızlıklar sayfalar boyunca size eşlik ediyor. Def’te sadece yazarımızın gittiği yerleri değil, içerisinde olduğu sosyal sorumluluk projelerinden ruha dokunan izlenimlerini de okuyoruz. İşte kitaptan bana kalan satırlar: Mürekkep ile nikâhlı hiçbir yürek kötülüğün ellerinden tutmaz. * Yazmak eylemine bir kere değmesin yüreğiniz; sonrası haylaz bir umut bahçesine gönüllü bahçıvanlık yapmak halidir. * Eyy ömrünü mürekkep nikâhı ile anlamlandıran yürekler. Kim bilir belki bir umudun ucundan tutup azat ederiz ahraz kalmış yanlarımızı. * Oysa saçlarının her bir teli şiir olan kadına, “kurban olurum” diyen adamlar yakışmaz mıydı en çok aşka. * Ülkem; genzinde şiir kalmış kadınlar mezarlığıdır! * Hayat bize vermek istediği mesajları, her zaman kitaplarda ya da kuralların suni bahçesinde saklamaz! Bazı anlar vardır ki sizin çığlık çığlığa mayaladığınız baharı, birkaç saniyenin şefkatinde sessizce verir. * Şiirin kıymetini hüznün beşiğini sallayanlar bilir. * Son durağa ve hüzne en yakın yerdir arka sokaklar. * Gözler, insanın kahır yüklü anavatanıdır. Ve yalansız bir lisanı barındırır topraklarında. * Cevapsızlığına kurban giden umutların âhı’dır insanlığı kemiren karanlığın gür sesi. * Sahi, en son hangi çocuğun gözlerine kulaç atıp, hüznünü alaşağı etmek için tebessümünüzü berdel verdiniz. * Serçeler gözyaşlarından vurulur! Ki göğün göğsünde mayalanan umudu, öpmesin kanatları diye. * İnsanoğlunu besleyen tek şey; derviş sabrına bürünmüş hû zikrinin huzur damıtan bereketiydi. * Düşünce üretmeyen toplum yaralı gezer. * Bazı cümleler insan ruhunu kangren eden üvey sessizliklerle doludur. * İpliğini pişmanlığın sancağına sapasağlam bağlayanlar, uçurtmalarını karanlıktan ilk kurtaranlar olacaktı. * Sahi, şehirler evlatlık verir mi büyüttüğü çocukların düşlerini? * Kaybedenin hep çocuk olduğu bir yeryüzünde alınan hangi soluk helaldir ki! * Sahi, bir yeri onarırken, öbür yandan vazgeçmek felsefesi midir acının adı? * Sahi, kırılan, öksüz bırakılan ya da molalarda susturulan yanlarımıza kim refakat edecek asıl olan dünyada. * Gönlümüzü, çocukluğumuzu, hasretimizi, verdiğimiz şehrin kaldırımlarındaki çizgiler, avuç içlerimizdeki çizgiler ile akrabadır. * Yolunu kesmek lazım mirim, ruhumuzu ahraz etmeye meyledecek her adımın yolunu kesmek lazım. Avuçlarımızda biriken dualara vav gibi kıvrılıp; ölümün koynuna gönüllü girmenin sancısını çekmek lazım çekmek ki gerçek hayatı yudumlamaya hazır yüreğimiz olsun. * Yolculuklar, insanlardan kaçan ruhumuzun sığındığı “biz makamı”dır. Kalabalıkların ördüğü tek düzelik duvarına karşı kurulmuş, kendimize sarılış eylemidir. * Tabiatın dengesini bozan insanın dengesizliği değil miydi? * İnsanlar ancak üşüdükleri zaman, o renk bu renk ayırt etmeden ruhlarının birbirine sarılmasına izin verirler. Hep bu yüzden değil midir önce kavga edip sonra asıl dostu bulmamız. * Şiir, gözleri kan çanağı olmuş hayata ışıklı türküler söyleyen, esvabı umuttan örülmüş anne soluğu ve baba gölgesidir. * İyi ki hayatın insanları ahraz eden çığlığına rağmen, kalbi ile duyabilenlerimiz var hâlâ… * Edebiyat, içimizdeki nazlı gelini, yani müziği bize keşfettiren bir lisandır aslında. İçindeki müziği duymayan insan, kıraç toprakları gözlerine örten kör bir kuyudur sadece.
Def
DefMehtap Altan · Profil Yayıncılık · 201633 okunma
·
163 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.