Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

410 syf.
·
Puan vermedi
Stadtluft Macht Frei...
Dilimden düşmeyen bir şiir var; Karşıtıyla yüklüdür herşey Mutlak çözümlerden vazgeç Tartışılmaz mükemmellikler Ne gizli kusurlarla gelir Diyalektik Gazel- Attila İLHAN Ve şimdi avucumdan taşan Heidi. Yazmak konusunda beceriksizliğimi mazur görün, yukarıdaki bileşenlerle bir denklem kurmak niyetinde değilim, sadece bir yolculuğa niyetlendim, dilerim bir durağa varabilirim. Çünkü yolda olmaktan vazgeçmeyeceğim. Heidi ile tanışıyor musunuz? Eğer tanışmadıysanız mutlaka onu tanıyıp bu yolculuğa katılın, çünkü bana kızmanızı hiç istemem. 19. yy İsviçre’sine gideceğiz, Maienfeld kasabasında, Dorfli Köyü’ne ve bir yokuş tırmanacağız çünkü Alm Dağına çıkmamız gerekiyor. Dilerseniz ayakkabılarınızı çıkarabilirsiniz, çünkü buna ihtiyacınız olacağını düşünmüyorum, hem aylardan da Haziran. Yazar Johanna Spyri 12 Haziran 1827’de açmış dünyaya gözlerini. Bizim Heidi’yi ilk görüşümüz de aynı mevsimde.. 18 ve 19. yy. Devrimlerin en yapıcısı belki de yıkıcısı ile karşı karşıyayız; Sanayi Devrimi. Bu günün Avrupa’sından çok daha farklı bir Avrupa, elbette önceki günden de farklı. Karşıtlıklarla yüklü bir dünya; hızla artan kent nüfusuyla birlikte yaşam koşulları değişmiş, insanlar hiç olmadığı kadar kutuplaşmıştır. Söz konusu dönemde buhar makinelerinin artışıyla birlikte üretim de son derece hızlanmıştır. İnsanların değişen ihtiyaçlarını karşılamak kolaylaşırken -eğer zenginseniz tabii- ve kentte eğitimin, ulaşımın rahatlığı ile birlikte yaşam standartları önceki çağa göre epey iyileşmiştir. Ancak bu madalyonun diğer yüzüne de bakmak gerek. Devrimin getirdiği uzun çalışma süreleri, çalışanların yetersiz beslenmesi, çocuk işçilerin çoğalması ve artan işçi ölümleri. Hangisini tercih edeceğiz? Doğada huzurlu ancak gelişimden uzak bir yaşamı mı yoksa kentin imkanlarında yok olmayı mı? Hangisi olmadan yaşayabiliriz? Zor bir soru. Heidi’den alıntılarsak uşak Sebastian uygar bir taşıtın içinde yolculuk yapmayı, o barbar ülkede dağlara tırmanmaktan çok daha güvenli buluyor. Manidar bir alıntı, sanırım günümüzdeki insanlar, hatta bir kaç kuşak önceki yoksul atalarımız da tıpkı Sebastian gibi düşünmüştü… Bir Başka Kölelik : Kölelik kavramının evrimi bir çok beyni meşgul etmiştir. Modern köleliğe geçiş de Sanayi Devriminin bize sunduğu en büyük armağan… Yetişkin bireylerin eşit işe eşit ücret aldığı ve bu sayede yaşamını sürdürdüğü sistemi kabul etmeye mecburum ancak çocuk işçiliği hakkında büyük kavgalara girebilirim. Johanna Spyri de üstünü örterek bu konuyu anlatmayı görev edinmiş aslında. Heidi’de asıl konumuz “Verdingkinder”, “Sözleşmeli Çocuk” ya da “Kasıtlı Çocuk İşçiler”. Yazar Johanna Spyri’nin, Heidi’nin çıplak ayaklarıyla duyurmak istediği özgür minik ayakların doğada dans etmesinden çok köle çocuklardı. Öksüz ve yetim Heidi, Yetim Peter ve daha bir çok yoksul muhtaç çocuk. Köylerinden ailelerinden, bazen zorla uzaklaştırılıp kentteki zengin ailelerin hizmetine sunulan “sözde çocuk”. Biz Clara ile masum yanını okuduk, onu mutlu eden bir arkadaştı Heidi. Karanlık yanı ise hikayede yer verilmeyen, ağır işlere sürülen, istismara uğrayan, fuhuşa zorlanan zavallı binlerce çocuk; İsviçrenin, Avrupa’nın büyük utancı… Kitap muhtemelen 1881 yılında yazılmış, peki dünyada bu durumla savaşan insanlar yok muydu? Elbet vardı hem de daha öncesinde, sıralayalım:, İlk olarak 1802’de doktor Sir Robert Peel, 5 – 6 yaşlarındaki çocukların acımasızca çalıştırılmasına karşı çıkarak mücadelesini “Çırakların Sağlığı ve Ahlakı Kanunu” nun çıkarılmasını sağlayarak kazandı ve çalışma süresini 12 saat ile sınırlandırdı, evet 12 saat.. Diğer adımlar 1832 ‘de Fabrikalar Yasasını getirmeye çalışan Robert Owen ve Michael Sadler sayesinde gerçekleşti. Öyleki on yaşında çırak olarak çalışmaya başlayan Robert Owen, ondokuz yaşında bir patron olduğunda fabrikasında on yaş altında çocuk çalıştırmamakla örnek bir davranış sergilemiştir. Ardından kadın ve çocukların madenlerde çalıştırılmaması, on saat yasası diye geliştirildi ve nihayet International Labour Organization (İLO) 1919 ‘da İsviçre’nin Cenevre kentinde kuruldu, Heidi’nin ülkesinde… İLO verilerine göre Bu gün Çocuk işçiliği; “64 milyonu kız ve 88 milyonu erkek olmak üzere 152 milyon çocuk çalışma yaşamındadır ve bu da dünyada her on çocuktan hemen hemen biri anlamına gelmektedir. 5-17 yaş grubundan çalışan çocuk sayısının en yük ek olduğu bölge Afrika’dır (72,1 milyon). Afrika’yı Asya ve Pasifik (62 milyon), Amerika kıtası (10,7 milyon), Avrupa ve Orta Asya (5,5 milyon) ve Arap Devletleri (1,2 milyon) izlemektedir. 5-14 yaş grubundan olup çalışan çocukların yaklaşık üçte biri eğitim sisteminin dışındadır. 5-14 yaş grubundan çalışan çocukların yüzde 38’i tehlikeli işlerdedir ve 15-17 yaşlarında olanların neredeyse üçte ikisi haftada 43 saatten fazla çalışmaktadır. (ilo.org/ankara/news/WCM...–tr/index.htm) Çocukluğumun en tatlı anılarına yolculuk etmek istemiştim Heidi ile. Heidi animelerini izlerken yüreğim onun Clara’yı mutlu etmekle görevli oluşuna çocuk yaştayken de burkulurdu ama onların maceralarıyla mutlu da olurdum. Oysa şimdiki yaşımda elimde korkunç bir tablo var. 21. yy. da dünyada 152 milyon çocuk işçi var düşünebiliyor musunuz ? Belki bir çoğu yaşadığı bölgede okuldan uzak Heidi gibi, kente okumaya gitmek yerine çalışmaya gitmek zorunda. Eğitimine ek hafif işlerde çocukların çalışabileceğini düşünüyorum ama iş verenlerin mobbinglerinden daha çocuk yaşta nasibini alacak olan çocukların durumu beni korkutuyor… Uzun versiyonu ilk kez okudum ve bir çok noktayı önemli buldum. Uzun uzun anlattığım çocuk işçiliği kadar Alm Amca’nın (Heidi’nin Dedesi) toplumdan yalıtılmış bir yaşam sürmek için dağda tek başına yaşamasının Sanayi Devrimi’ne, değişen insanlığa bir kafa tutuş olduğunu düşünüyorum. Karşı tarafında Dete Teyze ise modern dünyaya sabırsızlanarak dalıp köyünden ayrılıyor… Heidi, bambaşka, iyilikle nakış nakış işlenmiş bir mucize… Annesiz ve babasız kalmış bir çocuğun çevresine böyle ışık saçması ancak kitaplarda oluyor galiba. Kurcaladıkça beni hüzne boğan öyle çok şeyle karşılaştım ki yazarı Heidi’yi yazdıktan bir kaç yıl geçmeden eşi ve tek çocuğunu yitiriyor. Keşke bu gün bile ne kadar çok çocuğun, yetişkinin onun eseriyle yüzünde güller açtığını bilebilseydi. Eğer yeniden okumasaydım daha masum hatırlayabilirdim Heidi’yi ama yine de içimdeki yerini korumaya çabalayacağım. Heidi’nin tatlı müziği Christian Bruhn bestesiymiş. Heidi ilk kez 1920 de sessiz film olarak, en son da 2015 ‘de sinemaya uyarlanmış. 2015 versiyonunu birkaç kez izledim ve her yaştan insanın izlemesine değeceğini düşünüyorum. Güzel gülüşüyle Anuk Steffen, Heidi’yi harika canlandırmış. Sanırım onunla veda etmek güzel olacak, Heidi’yi hiç unutmayın… youtu.be/C9cwfQxZFr0
Heidi
HeidiJohanna Spyri · Milliyet Yayınları · 19774,944 okunma
··
610 görüntüleme
Berf okurunun profil resmi
Çocukken kendi paramla aldığım ilk kitap:) Yeşil kapaklıydı ve o zamanlar 100 sayfalık bir kitap benim için fazlasıyla kalındı. İnadım tutmuştu da 1 günde okuyup bitirecektim. Onun kır çiçekleri ve samanlardan oluşan yatağını hep kıskandım galiba... Doğayla iç içeyken birden kendini şehirin ortasında bulmak bir çocuk için çok zordur. Benim bunu kabullenmem çok zor olmuştu, animeyi izlerken ağladığımı anımsıyorum. Çizdiğim resimlerde mutlaka ihtiyarın kulübesi olurdu.:) Okurken daha bir özlem duydum yahu koşuştuğum tepeler mi desem dereler mi desem yoksa benim gözümü oymaya yeminli olan horozlar mı desem.;) Rahmetli neneciğimin süt sağması ve bana ateşin üzerinde sıcacık minik ekmekler pişirmesi... Gidip geldim bir an o vakitlere yeniden. Hypatia! şimdi bir yokuş tırmanmamız gerekliyse hiç düşünmeden çıkarırım çorabı ayakkabıyı ve yeniden hiç düşünmeden dil çıkarırım mızmızlanan her kişiye.:)) Bu güzel inceleme için çok teşekkür ederim. Emeğine sağlık.🌼
Psyche okurunun profil resmi
Sevgili Berf, keşke seninle çocukken karşılaşsaydık diye sanırım ikinci kez söylüyorum ve daha da çok söyleyeceğim galiba :) Bu gün ben de çocukluk resimlerimi düşündüm, tıpkı Alm Dağındaki küçük kulübeye benzer bir ev, sımsıcak renkler benim resimlerimin de vazgeçilmeziydi. Acaba bu Heidi'den bize bir miras mı ? Yoksa tüm çocuklar sıra dağların yamacında küçük bir kulübe, bir nehir, rengarenk çiçekler mi hayâl ediyor bizim gibi? Günümüz çocuklarının resimlerini okumayı çok isterdim. Ne kadar güzel çocukken de olsa doğayı tanıyabilmişiz. Heidi'nin o yokuşu tırmanırken üzerindeki tüm fazlalığı atması gibi biz de tüm yüklerimizden kurtukabilsek keşke. Ben de hiç düşünmeden tırmanmaya hazırım :) Zarif ve içten yorumun için asıl ben teşekkür ederim, iyi ki varsın! 🌸
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.