Gönderi

Kûtul Amâre’nin yüzüncü yıldönümü olan 2016 yılı; siyasî dengelerin bozulduğu, Ortadoğu’da ve bilhassa Irak ve Suriye topraklarında küresel ve bölgesel düzeyde büyük bir mücadelenin şiddetlendiği, tüm dikkatlerin Ortadoğu ve Ortadoğu’nun tarihine yöneldiği bir yıl olmuştur. Tarihî ve kültürel olarak Türkiye ile sıkı bir bağı olan bu bölgedeki gelişmeler, Türk dış siyasetinin de öncelikli meseleleri hâline gelmiştir. Türkiye’nin, Ortadoğu siyasetini belirler­ken bölgenin halklar ve devletler arası ortak tarihî hafızasına referans yapmış olması, Kûtü’l Amâre zaferinin hatırlanmasında önemli bir etken olmuştur. Bu süreçte, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, dev­let erkânı ve sivil toplum kuruluşlarının Küt zaferine sahip çıkması, Türkiye genelinde Kûtü’l Amâre’ye olan ilgiyi artırmış, zaferle ilgili çok sayıda toplantı düzenlemiş ve birçok kitap kaleme alınmıştır. Ancak bu çalışmaların yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir.Bugün küresel güçlerin savaş alanına çevirmiş bulunduğu böl­gemiz, yüzyıl önceki kaderini yaşamaktadır. Ortadoğu üzerindeki yarım kalmış hesaplar yeniden açılmış; bölge, bir kez daha, büyük güçler tarafından paylaşılmaya ve dizayn edilmeye başlanmıştır. Bugünkü gelişmeler, yüz yıl öncesinden çok da farklı olmadığı gibi, bu coğrafyada bugün ile dünün, yarım kalan hesaplaşmalar ve dı­şarıdan yapılan müdahaleler sebebiyle birbirinden ayrıştırılması da oldukça güçtür. Dolayısıyla yüz yıl öncesinde olanı biteni hatırla­mak, bugünü anlamak için bir zorunluluktur. Ortadoğu’da sükûn, huzur, barış ve istikrarın sağlanması, uzun ve zorlu bir sürece ih­tiyaç duymaktadır. Bu yolda atılacak ilk adımlar, dünyanın Batı merkezinde inşa edilmesinde en önemli enstrüman olan çalıntı ta­rihin, bütün çıplaklığı ile gün yüzüne çıkarılması, bu coğrafyanın tarihine sahip çıkılması ve hatta tarihin yeniden inşa edilmesidir. Geçmiş yüzyılın tarihini her yönüyle yeniden yazmak; savaşları, olayları, katliamları, kıtlıkları, göçleri, harap olan şehirleri, yağma­lanan tarihi ve birbirine düşürülen toplulukları hatırlamak elzem­dir. Mamafih yaşanılan dram kadar, işgalci güçlere karşı cesur ve gözü pek direnişleri, fedakârlıkları ve her türlü yokluğa rağmen ka­zanılmış zaferleri de hatırlamak gerekmektedir. Bu sebeple, yüzyıl önce Irak cephesinde yaşananları ve bilhassa Kûtü’l Amâre zaferini bütün yönleri ile ortaya koymak; bu unutulmuş gerçekliği maddi ve manevi tüm yönleriyle, akademik çalışmalara olduğu kadar ya­zılı ve görsel sanatlara da konu etmek, geçmişimize ve tarihimize sahip çıkmamız, onu anlamlı bir bütünün parçası hâline getirme­miz için önemli vesilelerdir.Bu kitap, görkemli Kûtü’l Amâre zaferi hakkında birçok bilim insanının katkılarıyla ortaya çıkmış zengin bir çalışmadır. Ilber Or­taylı ve Azmi Ozcan’ın Kûtü’l Amâre zaferini değerlendiren giriş yazılarıyla başlayan kitap, iki ana kısımdan oluşmaktadır. İlk kısım, Kût zaferini olaylar ve kahramanlar üzerinden ele alan ve zaferi çe­şitli cepheleriyle ortaya koyma amacına matuf bilimsel yazılardan oluşmaktadır. Bu kısımdaki yazıların bir kısmında, Kûtü’l Amâre zaferi ana batlarıyla ele alınmış, kuşatma ve yaşanan çatışmalara dair genel bir çerçeve ortaya konularak bu zaferin Türk ve dünya tarihi bağlamında yerli yerine konulmasına katkıda bulunulmuştur. Diğer yazılar ise Irak seferi ve Kûtü’l Amâre kuşatmasının muhtelif veçhe­lerine dair ayrıntılı değerlendirmeleri içermektedir. Ayrıca savaşın gidişatında belirleyici olan kişilerin hatıratları da başlı başına bir inceleme konusu olmuştur.
·
7 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.