Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

IV. MASTÜRBASYON ŞEKİLLİ CİNSEL GÖSTERİLER Sevinerek görüyoruz ki, cinsel etkinliğin temelini tanımak için, cinsel dürtünün erojen bölgelerden birindeki etkinliğini öğrenme, bize yetmektedir. Rastlayacağımız ayrılıklar, doyum sağlamak için gerekli olan yöntemlerle ilgilidir: Ağız - dudak bölgesi için emme, öbür erojen bölgeler için topografyalarına ve özelliklerine göre başka türde bir kas hareketidir. Amis Bölgesinin Etkinliği — Anüs bölgesinin anatomik durumu, tümüyle ağız - dudak bölgesininkinde olduğu gibi onu, bir cinsel etkinliği başka bir fizyolojik etkinlik üzerine dayandırmak için elverişli kılar. Bu bölgenin şehvet uyandırıcı değerinin başlangıçta pek büyük önem taşımış olduğu sanüabilir. Psikanaliz yoluyla, bu bölgede doğmuş olan cinsel uyarmaların normal olarak ne gibi değişikliklere uğradığı ve bu bölgenin, bireyin bütün yaşamı süresince üremsel uyarılmaya yol açmasının ne denli sık olduğu hayretle öğrenilmektedir. Çocukta pek sık görülen bağırsak bozuklukları, bu bölgede şiddetli bir duyarlılık yaratır. Küçük yaştaki bağırsak nezlesi (catarrhe), çocuğu denildiği gibi «sinirli» yapar. Daha sonra kaynağını sinirden alan bazı marazi bozukluklar, semptomatolojilerde bütün bir sindirim bozuklukları dizisini kullanırlar. Anüs bölgesinin erojen karakteri, hiç değilse değişmiş bir biçim altında sakladığı karakter, gözönüne alınınca bazı nevrotik hallerin doğuşunda hemoroidlere verilen değeri, eski hekimlerin o kadar önem bağladığı değeri, acı bir alay konusu haline getirmek haksız bir hareket olur. Anüs bölgesinin şehvet uyandırıcı duyarlığını kullanan çocuk, dışkı maddelerini, şiddetli kas büzülmelerine yol açıncaya ve anüsün halka kasından geçerken mukoza üzerinde kuvvetli bir uyarma yapıncaya dek tutmakla açığa vurur. Bir acı duygusuna, bir zevk duygusunun eklendiği sanılabilir. İşte, daha sonraki karakter tuhaflığının ya da sinirliliğin en iyi belirtileri: Çocuk, lâzımlığa oturduğu zaman bağırsaklarını boşaltmaya yanaşmaz ve annesinin emrini ve öğütlerimi dinlemeyerek, bu işi, ne zaman hoşuna giderse o zaman yapmakta diretir. Elbette, yatağını kirletmekten çekinmez; onun için önemli olan, dışkının fazla birikmesi ile elde ettiği hazzı kaçmaya bırakmamaktır. Eğitici, böyle çocuklara 'küçük zevk düşkünleri' dediği zaman yanılmaz. Cinsel duyarlığa sahip bir mukoza için bağırsağı dolduran şey, demek ki uyaran bir cisim rolü oynamakta, çocukluktan sonra işe karışacak olan bir tür temel organa öncülük etmektedir; fakat bunun başka önemli anlamları da vardır. Çocuk dışkıyı bedeninin bir parçası gibi görür; onun için bu dışkı, veriyorsa uysallığını, reddediyorsa inatçılığını kanıtlamaya yarayan bir «armağan»dır. Daha sonraları çocuk, bu armağan kavramından «bebek» kavramına geçer ki, bu, çocuk cinselliği varsayımlarından birine göre, yiyerek edinilir, peydahlanır ve bağırsak yoluyla doğar. Başlangıçta, anüs bölgesinde, mastürbasyon sağlayan bir uyarılma ya da çevredeki kimselerle ilişkilerde kullanma niyetine karşılık veren dışkı maddelerini tutma işi, aslında, nevrozlularda çok olan kabızlığın - başlangıçlarından biridir. Anüs bölgesinin önemini gösteren şey, şudur: İnsan pisliği ile ilgili özel alışkanlıklara, seremonilere sahip olmayan nevrozlulara pek az rastlanır, onlar bu durumlarını özenle gizlerler. Anüs bölgesinin, merkezî ya da çevresel çıkışlı bir kaşıntının esinlediği, parmak yardımı ile mastürbasyon yapılmak yoluyla uyarılması ikinci çocuklukta 'ender' değildir. Üreme Bölgelerinin Etkinliği — Çocuğun erojen bölgeleri arasında, elbette bir üstünlük taşımayan ve ilk cinsel hareketlerin çıkış noktası olamayan, fakat daha sonra en büyük rolü oynamak için görevlendirilmiş bulunan bir tanesi vardır. Bu, oğlan çocukta ve küçük kızda çiş yapma ile ilgilidir (haşefe, klitoris); erkek çocukta bu ayrıca bir mukozamsı torba içindedir, öyle ki cinsel hareketlerin erken olarak belirlediği salgılar tarafından yapılan uyarımlar doğurmaktan geri kalmaz, üreme organının örgütlediği bu erojen bölgenin cinsel etkinliği, daha sonra normal cinsel yaşamın başlangıcı olacak hareketi oluşturur. Bu bölgenin anatomik topografyası, salgıların akması, vücut bakımı (yıkama ve ovma), nihayet rastlantının yaptığı bazı uyarımlar (küçük kızlarda bağırsak asalaklarının buraya göç etmesi) yüzünden bedenin bu kısmının vermek gücünde olduğu haz duyusunun küçük çocukta bile kendini duyurması ve yineleme gereksinimi uyandırması kaçınılmaz bir hal alır. Bakımın başında gelen alışkanlıkların bütünü göz önüne alınırsa ve temizlik hizmetlerinin, kirlilik ve bakımsızlık tarafından oluşturulanlardan başka etkilere sahip olmaması düşünülmek istenirse hemen hemen hiçbir kimsenin kurtulamadığı süt çocuğu onanizminin, üremsel erojen bölgenin ilerki üstünlüğünü hazırladığı akla gelir. Uyarmayı ve doyumu sağlayan eylem, ya elle ovuşturmalardan ya da butların sıkıştırılması ile bir baskıdan ibarettir. (Refleks eylemleri tarafından hazırlanan hareket) Bu son hareket (butların sıkıştırılması) özellikle küçük kızlarda sık sık olur. Erkek çocuklar eli yeğlerler ki, bu erkeğin cinsel etkinliğinde egemen olma dürtüsünün alacağı önemi önceden üstün kılmaktadır. (Daha da aydınlatmak için, çocuk mastürbasyonunu üç evreye ayırıyoruz. Bu evrelerden birisi emzirilme zamanına, ikincisi dördüncü yaşa doğru cinsel etkinliğin kısa açılma dönemine uymaktadır; erginlik onanizmine uyan yalnız üçüncü evredir; şimdiye dek gözlemcilerin dikkatini yalnız bu çekmiştir.) Çocuk Mastürbasyonunun İkinci Evresi — Süt çocuğu onanizmi kısa bir dönemden sonra yok olur gibi görünmektedir. Erginliğe dek sürdüğü zaman, uygar insanınki olması gereken gelişmenin ilk önemli sapmasına tanıklık ederiz. Belli bir anda, emzirmeden sonra (genellikle dördüncü yaştan önce), bu üreme bölgesinin cinsel dürtüsü uyanır gibi görünmektedir; hiç değilse, yine de kesintisiz sürmez. Görülebilen çeşitli durumların sayısı pek çoktur; onları açıklamak için herbirini ayrı ayrı incelemek gerekir. Fakat bu ikinci cinsel etkinlik dönemi süresince uğranılan bütün izlenimlerde ortaklaşa olan şey, gelecekte derin izler (bilinçsiz) bırakması, eğer sağlığı yerinde biri ise kişinin karakterini, ilerinin bir hastası ise nevrozun semptomatolojisini, belirlemesidir. Bu son durumda cinsellik döneminin unutuş içine düştüğü, buna tanıklık edebilecek anıların yer değiştirmiş olduğu görülür. Normal çocuk amnezisi ile o yaşın cinsel etkinliği arasında bir bağlantı olduğunu daha önce söylemiştim. Psikanaliz yoluyla, bu unutulmuş muhtevaları bilince getirmek ve bilinçdışı psişik muhtevalardan ileri gelen zorlamayı ortadan kaldırmak olasıdır. Süt Çocuğunun Mastürbasyonuna Geri Dönüş — Emzirilme döneminin cinsel uyarması ikinci çocuklukta merkezi bir kaşıntı biçiminde ortaya çıkarak çocuğu onanizmde ya da yetişkinde olduğu gibi, elle oynama olmaksızın doyum sağlayan bir tür kirlenmede tatmin olmaya çağırır. Bu salgılar, ikinci çocuklukta, küçük kızlarda sık sık görülür; bunun koşullarını pek iyi bilmemekteyiz. Öyle görülüyor ki, her zaman değilse de pek sık olarak, bunlardan önce bir etkin onanizm devresi gelmektedir. Bu cinsel gösterinin semptomatolojisi zayıftır, üreme organı henüz ilkeldir ve işeme aygıtı ona vasilik görevi yapmaktadır. Bu dönemdeki mesane hastalıklarının çoğu cinsel kökenli bozukluklardır; gece işemeleri cinsel kirlenmeye karşılık vermektedir. Cinsel etkinliğin yeniden ortaya çıkması, iç ve dış nedenlerle belirlenmiştir. Nevroz semptomatolojisi ve psikanalitik araştırmalar bu nedenleri bulmamıza ve açıkça belirtmemize yardım etmektedir. İç nedenlerden söz etmeyi daha sonraya saklıyoruz. Dış nedenlere gelince, bunlar şu anda büyük ve sürekli bir önem kazanmışlardır. Bu etkilerin en önemlisi, çocuğu zamanından önce bir cinsel nesne yapan ve onun iz bırakıcı koşullar altında üreme bölgesinden tatmini tanımayı öğreten ayartma tarafından yapılanlardır; çocuk çok zaman bu izlenimleri onanizm pratiği ile yinelemeye itilecektir. Bu tür etkiler, yetişkinlerden ya da öteki arkadaşlardan gelebilir. 1896'da, «İsterinin Nedenleri» üzerine yayımlanmış olan yazımda bu ayartma hallerinin sıklığını ya da önemini fazla büyütmemiş olduğum kanısındayım; bununla birlikte o çağda, normal kalmış bazı kimselerin çocuklukları sırasında aynı etkilere uğradıklarını henüz bilmiyordum ve dolayısıyla, o zaman ayartmaya bünyenin ve cinsel gelişmenin etkenlerinden daha çok önem veriyordum. Doğrusu, çocukta cinselliğin uyanması için bir ayartma gerekli değildir ve bu uyanma, iç nedenlerin etkisi altında kendi kendine olabilir. Çokbiçimli Sapık Yatkınlık — Çocuğun, bir ayartma sonucunda çokbiçimli bir sapık haline gelebildiğini ve her türlü bozukluklara götürüldüğünü ortaya çıkarmak ilgi çekicidir. Demek ki, buna önceden eğilimlidir. Sapık eylemler, direnmelere, kurulmamış ya da ancak kurulma yolunda olan cinsel aşırılıklara karşı koyacak psişik setlere (utanma, ahlak) rastlar. Çocuk bu durumda, uygarlığın etkisine uğramamış ve böylece çokbiçimli bir sapık eğilim saklayan kadınların ortasında, ayartıcının karşısında yapacağından başka türlü davranmaz. Buna yatkın bir kadın kuşkusuz, yaşamın her zamanki koşulları içinde cinsel olarak normal kalabilir; fakat usta bir ayartıcının güçlü etkisi altında bütün bozuklukların zevkini alacak ve bunu artık cinsel etkinliğinde kullanacaktır. Fahişe, bu çokbiçimli ve dolayısıyla çocuksu eğilimi mesleğinin yararına kullanılır. Eğer fahişe kadınlar ve asla bu mesleği yapmamış olmalarına karşın yadsınmayacak ölçüde fahişeliğe yetenekli olanların çokluğu gözönüne alınırsa, bu her türlü dönüklüğe yatkınlığı derin ve genellikle 'beşerî' bir şey olarak tanımak gerekir. Kısmi Dürtüler — Ayartma, çocukta cinsel yaşamın başlangıçları üzerine bize hiçbir şey öğretmez; tersine, ayartma halleri bizi kolayca, zamanından önce hiçbir gereksinim kendilerini ona doğru itmediği bir cinsel nesneyi tanımış olan çocuklarda karşılaşacağımız bir yanlışa kolayca düşürebilir. Bununla birlikte, erojen bölgelerce oynanmış olan rolün üstünlüğü ne olursa olsun, çocuk cinselliğinin daha başlangıçtan beri başka insanları cinsel nesne gibi almak isteyen eğilimleri de taşıdığını kabul etmemiz gerekir. Bu birleşenler arasında, çocukları, seyrediciler ve teşhirciler olmaya itenlerle kıyıcılık dürtüsünü sayalım. Üreme hayatı ile sıkı bağlılıkları ancak daha sonra belirecek olan bu dürtüler, o zaman erojen bölgelerin cinsel etkinliğine bağlı olmakla birlikte daha çocuklukta bulunmaktadır. Küçük çocukta en yüksek noktasında utanma noksanlığı vardır; çocukluk yıllarında dikkatini üreme kısımları üzerine çevirerek bedenini keşfetmekte eşsiz bir haz duyar. Sapık olarak kabul ettiğimiz bu eğilimin öbür yüzü, başka kimselerin üreme organlarını görmeye çalışma isteğidir. Bu istek, uyanma tarafından konulan engel belli bir güce eriştiği zaman ikinci çocuklukta görülür. Ayartmanın etkisi altında, seyr edicilik sapıklığı çocuğun cinsel yaşamında büyük bir önem kazanabilir. Bununla birlikte, normal kimseler ve nevrozlular üzerinde yapılmış araştırmalar, çocuktaki görme dürtüsünün cinsel alanda kendi kendine bir tarzda ortaya çıkabileceğini bana kabul ettirmiştir. Küçük çocuklar, dikkatleri üreme bölümleri üzerine bir kez çekildi mi, çoğu zaman, mastürbasyon sonunda, bu yolda, dış bir etki olmaksızın devam etmekte ve küçük arkadaşlarının üreme organlarına karşı canlı bir ilgi göstermektedirler. Bu merakı tatmin etme fırsatı ancak çiş ve kaka fonksiyonlarını yaparken çıktığından, çocuklar seyredici, yani fizyolojik eylemlerin sürekli seyircisi olurlar. Bu eğilimler içetıkılınca, üreme organını seyretme isteği (bir cinsin ya da öteki cinsin) sürer ve bazı nevrozlarda marazi semptomların yaratılmasında neden olunca bir güç haline gelen saplantılı bir zorlama şekli alabilir. Cinsel içgüdüde bulunan kıyıcılık unsuru, şehvet uyandırıcı bölgelerle ilintili cinsel etkinliklerden çok daha bağımsız olarak gelişir. Çocuk, genellikle kıyıcılığa yatkındır, çünkü acıma nisbeten daha geç geliştiğinden, üstünlük kurma dürtüsü başkasının acısı karşısında henüz durmamıştır. Buraya dek, bilindiği gibi bu dürtünün derinleştirilmiş bir analizi henüz başarılamamıştır. Kabul edebileceğimiz şey, kıyıcılığa doğru eğilimin üstünlük kurma dürtüsünden çıktığı ve cinsel yaşamda, üreme organlarının kesin rollerini almamış olduğu bir zamanda kendini gösterdiğidir. O üreme-öncesi örgütlenmeleri diye daha sonra adlandıracağımız cinsel yaşamın bütün bir evresine egemen olmaktadır. Hayvanlara ve arkadaşlarına karşı özellikle kıyıcı görünen çocukların, genellikle ve haklı olarak erojen bölgelerin şiddetli ve erken başlamış bir etkinliğini tanımalarından kuşkulanılır; bu halde cinsel dürtülerinin erken gelişmiş olmasına karşın, üstünlük kazanan, erojen bölgelerin etkinliği gibi görünmektedir. Acıma yokluğu bir tehlike doğurur: Erotik dürtülerle kıyıcılık arasında, çocukluk sırasında oluşan bu bağlantı, daha sonra ayrışmaz olarak görülecektir. Kıyıcılığa karşı edilgin eğilimin (mazoşizm) erojen kaynaklarından biri, J. J. Rosseau'nun îtiraflar'ından beri pek iyi bilinen bir olay olan, kaba etler bölgesinin acı veren uyarılmasıdır. Eğitimciler, genellikle bedenin, bu bölümüne uygulanan cezalandırmaların, uygarlığın etkisine uğrayarak yan yollara göre libidolarını geliştirme tehlikesine koşan bütün çocuklardan kaldırılması gerektiği sonucunu haklı olarak çıkarmışlardır.
·
110 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.