Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

269 syf.
·
Puan vermedi
İhsan Oktay ANAR ismini ilk olarak Ege Üniversitesinde öğrenim gördüğüm sıralarda duymuştum. Kendisi o zamanlar Ege Üniversitesi Felsefe Bölümünde öğretim görevlisiydi. (2011 yılında emekli olmuş.) O dönemler Felsefe Bölümünü yarıda bırakıp bizim bölümde yani İşletme Bölümünde öğrenim görmeye başlayan bir arkadaşım, ANAR hakkında şu bilgiyi vermişti; bilenler bilir Ege Üniversitesi kampüsünde Tekstil Mühendisliğinin yanında ıssız ve pek işlek olmayan bir kafe vardı (halen duruyor mu, bilmiyorum), hani şu halı sahanın yanınındaki mekan, hah işte üstat zaman zaman o kafeye gider, tek başına oturur, uzun uzun kafenin karşısındaki ormanlık alana bakar, düşüncelere dalarmış. (kafenin karşısında ormanlık bir alan bulunuyordu. 525 güzergahında, KYK'ya giderken gıda kafeyi geçince sağ tarafta kalan bölüm.) Efsanemiz doğru mudur, yanlış mıdır bilemem. Ancak o dönemler bu hikayeye inanmak çok hoşumuza gitmişti. Vay be işte böyle düşünür olunur. Adam acaba ormana karşı düşüncelere daldığında aklından neler geçiriyor diye düşünürdük. Efsanemize inanıp inanmamak size kalmış. İhsan Oktay ANAR dünyası ile tanışmam Puslu Kıtalar Atlası ile olmuştu. Evet, Uzun İhsan Efendi ile ben de tanıştım. Suskunlar, yazarın okuduğum ikinci kitabı. Suskunlar için fantastik tarihi roman diyebiliriz bence. Yazar tarihi gerçekliğe özen göstererek olay örgüsünü o kadar güzel anlatıyor ki anlattığı dönemin Osmanlı İstanbul'unda geziyormuşuz algısına kapılıyoruz ama öte yandan anlattığı hikayedeki kişi ve kurumlarında hayal ürünü olduğu hissini hiç kaybetmiyoruz. Tarihi romanlarda bu dengeyi kurmak çok zordur. Bazı eserlerde yazar romanını sanki kurgu anlatmıyormuş da tarihi bir gerçeklik anlatıyormuş gibi kurduğu için ülkemizde birçok tarihi romandaki kurgu, tarihi gerçeklik zannedilir. Hatta bu o kadar abartılır ki bazı romanlardaki kurgu ögeleri, tarih hocalarının ağzında bile tarihi olaymış gibi yer bulur. Her neyse yazarımız kurgu ile tarihi gerçekliğe saygı dengesini çok güzel sağlamış. Ha tabi fantastik tarihi roman demişken fantastik ögeleri es geçmek olmaz. Romanda hayaletler, uhrevi varlıklar da kendilerine çok derli toplu bir şekilde yer buluyorlar. Kitabın ilk bölümlerinde, yazarın romanın bütünlüğünü kaybedeceği algısına kapıldım ancak kitabın ilerleyen bölümlerinde yazarımız sanatındaki maharetini göstererek durumun hiç öyle olmadığını, kitabın bütünlüğünü gayet güzel koruduğunu okuruna gösteriyor. Eserdeki olay örgüsü genel olarak, İslamdaki tasavvuf ile selefilik arasındaki tartışma üzerinden ilerliyor. Yazar bu hususu Galata Mevlevileri üzerinden anlatmayı tercih etmiş. Romanımız İstanbul'da geçtiğine göre başka türlüsü düşünülemezdi. ANAR bu çatışmada kendi safını belirlemiş ve tasavvufun yanında yer almış. Hatta kitabın bazı bölümlerinde şekilci din anlayışı ile açıkça dalga geçmiş. Dinin meselesinin güzel ahlak, merhamet, sevgi olduğu mesajını vermiş. Tasavvuf demişken, tabi ki eserde Klasik Türk Musikisi çok önemli bir yer tutuyor. Makamlar, perdeler, üsluplar hepsi çok detaylı bir şekilde işlenmiş. Ayrıca kitaptaki bölümler sırasıyla; Yegâh, Dügâh, Segâh şeklinde klasik musiki de makam adları olarak sıralanıyor. Her ne kadar ANAR bol bol eski Türkçe kelimeler kullansa da, Suskunlar gayet kolay anlaşılır bir eser. Tıpkı Puslu Kıtalar Atlası'nın son satırlarında yaptığı gibi yazarımız bu eserinin de son satırlarına imzasını atmış. (anlayan anladı :) )Herkese iyi okumalar.
Suskunlar
Suskunlarİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınevi · 20219,4bin okunma
·
53 görüntüleme
Büşra T. okurunun profil resmi
Senin izlediğin sırayı takip edip önce Puslu Kıtalar Atlası'nı sonra da bunu okuyacağım. En çok da son satırlara atılan imza neymiş, onu merak ettiğimden okuyacağım herhalde. Bakalım nasılmış İhsan Oktay Anar dünyası. ☺️
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.