Aslında bu kitabı yaklaşık yüz sayfa kadar okuyup ilk başta yarım bırakmıştım. Çünkü birinci ve ikinci kitabı idare edecek seviyede olsa da bu üçüncü kitap sanki bir wattpad kitabı okuyormuşum gibi hissettirmişti. Fakat sonra yeniden başladım ve kaldığım yerden okumaya başladım ve kitabı bitirdiğimde anladım ki aslında serinin en güzel kitabını bitirmişim. Ardından dördüncü kitabını da bitirdim ve dördüncü kitabıyla karşılaştırdığımda olaylar o kitaptaki kadar yoğun olmasa da yine de az ve etkileyiciydi. Ve kitabı bu kadar özel kılan asıl şey normalde yan karakter sayılabilecek "Fredrik'in" bu kitapta ana karakter olup, değişiminin bu kadar güzel işlenmesiydi. Ve normalde gizemli bir karakter gibi gösterilip iç dünyası pek fazla yansıtılmamasına karşın bu kitapta tüm düşüncelerinin çok güzel işlenmesiydi.
Ve itiraf etmek gerekirse Fredrik'i ilk ortaya çıktığından beridir Victor ve kesinlikle Sarai'den daha çok sevmiştim. Bu yüzden bu kitap bana bir hediye gibi oldu. Ama Seraphina'ya hiçbir zaman ısınamadım tabi o da ayrı bir mesele.
Ama Cassia kesinlikle mükemmel bir karakterdi. Onun Fredrik'e bu kadar bağlı olması ilk başta çok saçma gelse de insan tabi sonradan anlıyor.
Spoiler olmaması için bazı yerleri es geçtim ya da fark ettirmeden yazdım. Uzun sözün kısası kitap baya sürprizlerle dolu ve gerçekten hoşuma giden bir kitaptı. Başlarda biraz saçma gelebiliyor(ya da seriye uzun bir ara verdiğim için belki de anlatım tarzına alışana kadar bana öyle gelmiş olabilir) ama sabredin. Sonradan gerçekten çok güzelleşiyor. Ve sonu baya bir sürprizle bitiyor hazır olun derim.