Gönderi

Kubilay'ın Kendi Dirliğini Yönetişi Kendini savaşta kanıtlayan Kubilay artık dikkatini Kuzey Çin'in yöne­timine çevirebilirdi. Ta-li seferinin bir yan etkisi olarak topraklarını da ge­nişletmişti ve bugünkü Şensi ve Honan bölgelerinin de çoğuna egemendi. Böyle geniş topraklarda istikrarlı bir yönetim gerektiği için, Lien Şi-şien adındaki yirmi yaşında bir Uygur'u, önemli bölgelerinden biri olan Guan-şi'ye (Cinğ-cav yöresinde) Uzlaşma Görevlisi olarak atadı ve düzenli bir yönetim oturtmasını istedi. Cinğ-cav yöresi, Çinli olmayan birçok kavmi de barındırdığı için yönetimi zor bir yöre olan Siçuan'ın bazı bölümleriyle birlikte Şensi'yi de içeriyordu. Lien'in bu görevine, Çin hanedanlarının tarihçelerinde kalıp olarak, "zayıfı destekleyip, serti gemlemek" adı veril­miştir. Konfüçyüsçü geleneğe uygun olarak Lien, amaçlarına ulaşmak için önce eğitim üzerine yoğunlaştı. Sonraları Kubilay'ın hükümetinde de önemli konuma gelecek olan Şii Hıng adındaki bir Konfüçyüsçü bil­gini, okulları yönetmesi ve yetenekli bilgeleri memurlar arasına katması için davet etti. Bilgeleri korumak konusunda daha da ileri gitti. Ögedey tarafından başlatılmış ve sonra Kubilay tarafından benimsenmiş olan uy­gulamalara göre Moğol soyluları, Konfüçyüsçü bilgeleri köle olarak ala­mıyorlardı. Ancak Moğol ileri gelenleri bu kuralların çevresinden dolanıp bilgeleri küçültücü görevleri kabul etmek zorunda bırakıyorlardı. Lien, yerel yetkililerden bilgeleri kayıt etmelerini istedi ve böylece onların suis­timal edilmesinin önüne geçti... Bundan da ötesi; halkı sömürmekte olan kahinler daha dikkatli izlenmeye ve cezalandırılmaya başladı. Tarıma önem veren, okuryazar ve eğitimli yöneticiler atadı, ticareti geliştirmek için kağıt para bastırdı ve Kubilay adına vergi topladı. Özetle, Kubilay'ın topraklarında istikrar sağladı ve buraların gelişmesine katkıda bulundu. Kubilay, dirliklerinin düzgün yönetildiğinden emin olunca uzun va­deli planlar kurmaya başladı. Basiretli bir Budacı rahip olan Liu Binğ­conğ'a akıl danıştı; görünüşe göre bu kişiden sonraları da sıkça yar­dım aldı. İkisinin ilişkisi Çin kaynaklarında idealize edilerek anlatılır. Liu'nun son biyografilerinden birine göre: Geleneksel kalıplardan ve halk efsanelerinden oluşmuş ikili engeli yıkmadan gerçeği saptamak zordur ... Yüan döneminin resmi tarihi, Liu Binğ-conğ'a ideal bir imparatorluk danışmanından beklenen bütün erdemleri vermiştir. Hükümdar ile vezirleri arasındaki samimiyet ve yakın ilişki, Konfüçyüsçü siyaset felsefesinin ana temasıdır. Hükümdar, Cennetin Vekili olarak yönetimini bilgelikle yürütür ama akıllı vezirlerine danışması da gereklidir ... Burada, "bilge hükümdar" ve "erdemli vezir" şeklinde bir çifte kavramsallaştırma vardır. Erdemli vezirler de bilge hükümdarlar gibi kahramanlaştırılır, yüceltilir ve putlaştırılırlar ... Liu Binğ-conğ hakkında tarafsız bir yargıya ancak onu geleneksel kalıpların ve halk efsanelerinin etkisinden arındırmak suretiyle ulaşabiliriz. Çin metinlerindeki abartıyı göz ardı etsek bile, Kubilay'ın erken dö­nem kararlarını ve siyasetini Liu'nun etkilediği açıktır. Ulu Kağan'ın da Liu'nun yeteneklerinden etkilendiği bellidir. Liu, yetenekli bir hattat ve ressamdı. Muteber bir şair, öne çıkan bir matematikçi ve gökbilimciydi. Hatta birçok başka Çinli uzmanla birlikte, Moğollar için yeni ve daha kesin bir takvim hazırlamıştı. Şo-şi Li adıyla bilinen bu takvim, ölümün­den sonra kamuya açıklandı ve kesinliği sayesinde değer gördü. Ayrıca Taoculuk, Budacılık ve Konfüçyüsçülük öğretileri ve törenleri hakkında da bilgisi vardı. Bu bilgi, 1258 yılında Budacılar ile Taocular arasındaki bir saray tartışmasında çok işine yarayacaktı. Ayrıca Moğol hamileri için törenlerde çalınmak üzere müzikler de yazdı. Kubilay'ın bu "Rönesans adamını" danışmanlar ordusuna neden eklediğini anlamak zor değildir. Kubilay'ın dikkatini Liu'ya 1242 yılında, yukarıda kendisinden bah­sedilen Budacı rahip Hay-yün çekmişti. Liu, Moğol hanından bir yaş gençti ve baştan itibaren dostane bir ilişki geliştirdikleri anlaşılıyor. O zaman daha yirmi altı yaşında olan Liu, küçük devlet memurluklarında görev yapmış, matematik ve gökbilim okumuş, Taocu törenleri ve büyü­yü incelemiş, Zen Budacılar arasına kabul edilmişti. Deneyimi ve kıvrak siyasi yeteneği Kubilay'ın gözünden kaçmamış, yüksek ahlak ülküsü, ilkeleri ve işlevsel önerileriyle onu cezbetmişti. Liu, bu ideal karışımı Kubilay'a sunduğu on bin sözcüklük layihada nakletmeye çalıştı. Geleneksel Konfüçyüsçü tavırla, yazılı tarih önce­sindeki efsanevi Çin imparatorlarına atıfla başladı. Geçmişin kahraman­larına yapılan bu atıflar, aslında geleneksel bir Çinli hükümdarı yazarın önerilerinin ne kadar etkili olacağına ikna etmeye yarayacak belagatti. Hükümdara, eğer bilge imparatorların ulaştığı gibi bir altın çağı hedefli­yorsa, birazdan gelecek önerileri dikkate alması gerektiğini söylüyordu. Liu'nun öğütleri, birçok öneriden oluşuyordu. Bunların hepsinde bil­gelerin korunması, desteklenip ulusal hazine olarak algılanması teması seziliyordu. Liu, Kubilay'ın sırtını böyle kişilere dayamasını ve önerdiği programı uygulayıp ülkesinde gençleri devlet memurluğu sınavına ha­zırlayacak ve vakti geldiğinde bu bilge/memur sınıfına katılmalarının uygun olup olmadığını sınayacak okullar açması fikrini savunuyordu. Geleneksel Çin sınavlarını geri getirmeyi önermekle kalmıyor, aynı za­manda eski Çin ayinlerini ve müzik törenlerini de geri getirmeye çalı­şıyordu. Ayrıca, Kubilay'ın tebaasını zorlamayacak, sabit bir vergi ve hukuk düzeni kurulmasını öneriyordu. Alışıldık bir Çinli bilge tavrıyla, Kubilay'ın bilgelerden yendiği Cin Hanedanı'nın tarihini yazmalarını is­temesi gerektiği çağrısıyla bitiriyordu.
·
8 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.