Vergi kayıtlarını çabucak denetleyip kural ihlali ve vergi kaçırma tespit ettiklerini söylediler. Üst düzey devlet adamlarından bazılarını hemen toplayıp, yargılamadan idam ettiler. Büyük Moğol aileleriyle güçlü bağları olan devlet adamları bundan kaçabildiler. Ünlü Çinli komutan Şı Tien-dzığ, kendi becerisi veya güçlü bağlantıları sayesinde kurtulabilenlerden biriydi. 37 Ortamın kan gölüne döndüğü konusunda kanıt bulunmasa da herkes onun kadar talihli değildi. Alandar, ilk tasfiyeyi bitirince vergi dairesini incelemek ve Kubilay'ın memurlarını kovuşturmak üzere bir daire kurdu (Çince Goğ-gav Cü). İki temsilci, yerel idaredeki Çinlilerin sayısını azaltmayı planlıyordu. Bu ayıklamanın Kubilay şahsen tehdit edilinceye kadar süreceği belliydi. Vergi toplama gibi en önemlileri de dahil bazı sorumlulukları daha şimdiden iptal edilmişti. Moğol yönetimindeki konumunun çok belirsiz olduğu açıktı. Bu yüzden, Kubilay'ın seçenekleri kısıtlıydı. Ağabeyini reddedip elçileri kovarak sonuçları bekleyebilirdi. Mengü, büyük olasılıkla haylaz kardeşini kırmak için bir ceza seferine çıkardı. Bu kardeş kavgası da Moğolları zayıflatırdı ve herhalde Kubilay'ın yenilgisiyle sonuçlanırdı. Kubilay'ın Moğol soylulardan destek alması umudu düşüktü, çünkü onların gözünde küstah ve isyankar bir küçük kardeşti. Dolayısıyla bu seçenek, Kubilay açısından pek işe yarar değildi. Çinli kaynaklar, Konfüçyüsçü ve Budacı danışmanlarının öğütleri sayesinde Kubilay'ın ikinci seçeneği değerlendirdiğini anlatır. Onlara göre, Konfüçyüsçü bilgin Yav Şu, Kubilay'dan aceleci davranmamasını rica etmiştir. Mengü'nün Moğol İmparatorluğu'ndaki Budacıların önderi olarak atadığı Na-mo da, Kubilay'ı ağabeyine karşı daha saygılı olmaya teşvik etmiştir. İkisi de Kubilay saldırganlaşacak olursa, Mengü'nün danışmanlarının onun kişiliği hakkındaki çirkin imalarını desteklemiş olacağını ifade etmişlerdir. Daha etkili bir yanıt, Mengü'nün sarayında Kubilay'ın düşmanlarının yaydığı sapkın kanıları düzeltmek olacaktı. Bu öğüdü dinleyen Kubilay, Tan Çınğ adlı bir Çinliyle Kökö adında bir Moğol'u (Çince Kuo-kuo) kendisini savunmak üzere gönderir. Görünüşe göre pek başarılı olamazlar, çünkü 1257 Aralığı'nda Mengü, Kubilay'a karşı hala acımasız ve saldırgandır. Daha etkili bir uzlaşma ve arabuluculuk çabası gerektiği açıktır. Kubilay'ın danışmanları, bu sefer Mengü'nün Karakurum'daki sarayına şahsen gitmesini ve suçlamalara karşı çıkmasını öğütlerler. Siyasetten ve farklı düşündükleri birçok konudan uzak durmasını ve Mengü ile kardeş kardeşe konuşmasını önerirler. Kubilay da dediklerini harfi harfine yapar ve Çin kaynaklarına göre, iki kardeşin buluşması başarılı olur. Anlatılana göre, kardeşler kucaklaşınca, her türlü anlaşmazlık ortadan kalkmıştır. Ancak bu açıklama ne kadar yeterlidir? Mengü de, Kubilay da dik kafalı ve gerçekçi kişilerdir, duygularının siyasetlerine biçim vermesine de pek nadir izin vermişlerdir. Gözyaşlarıyla dolu bir kavuşma bile olsa, duygusal anlar onların önemli siyasi kararlarını etkilemeyecektir. Mengü'nün yeğenlerini, halasını ve diğer akrabalarını tasfiye ederek kağanlığa çıkışında, aile bağları duygusunun yeri olmadığı açıktır. Moğollar arasında da kardeş kavgası duyulmadık şey değildir hatta Kubilay, birkaç yıl içinde kendini küçük kardeşiyle kanlı bir taht kavgası içinde bulacaktır. Çin kaynaklarında betimlenen dokunaklı kavuşma gerçekten yaşanmış olabilir, ama bunun açıklaması kardeş sevgisinden ibaret olamaz. 1258 yılının Ocak ayında Mengü, hükümdarlığının altını oyabilecek kadar önemli iki kararla karşı karşıya kalmıştır. Birincisi; Budacılar ile Taocular arasındaki dini çekişmeler çatışmaya dönüşmüştür; tapınak ve manastırlar yok olmuş, değerli dini andaçlar yağmalanmıştır. Mengü, siyasi ve ekonomik hedeflerine yürüyebilmek için iki taraf arasında bir uzlaşmaya varılmasını, hiç değilse istikrarın geri gelmesini sağlamak zorunda kalmıştır. İkinci konu da, Orta Krallık'ın tartışmasız en zengin bölgesi olan Güney Çin'in işgali meselesidir. Güney'in baş eğmesi sayesinde Mengü, hem Çinlilerin gözüne daha güçlü görünecek hem de üç yüz yıldır ülkelerinde birlik yaşamamış olan Çinli devlet adamlarıyla bilgeler arasında destek kazanacaktır. İki konu da Kubilay'ın uzmanlık alanı olan Çin ile ilgilidir ve Kubilay'ın yardımı olmadan Mengü'nün büyük zorluklar yaşayacağı açıktır. Kubilay, Kuzey Çin'dekilerin çoğunun güvenini kazanmış durumdadır ve Çinli danışmanları hem BudacıTaocu çekişmesinde yardım olacaklar hem de Güney Çin'dekilerin bağlılığını sağlamakta işe yarayacaktır. Bu nedenlerle, Mengü'nün kardeşini kenara atıp danışmanlarını dışlamayı göze alması pek mümkün değildir. Mengü'nün pragmatik sezgileri, elbette kendini mecbur ve çaresiz göstermesine de engeldir. Kubilay ile o dokunaklı kavuşma sahnesinin nedeni budur. Bu değerlendirme bence, Çin kaynaklarının anlattığından daha inandırıcı. Çin kaynaklarında anlatılan kavuşma sahnesinin yaşan
mış olabileceği olasılığını kenara atıyor değilim ama bu sahnenin ancak hem Mengü'nün hem de Kubilay'ın yollarını ayırmanın tehlikelerini değerlendirdikten sonra yaşanmış olabileceğine inanıyorum