Artık yalan söylemeyelim.
Bizler,bu dünyaya hiç ölmeyecek gibi tutkuyla, bağlanmış zavallı insanlarız.
Yaşattığımız her yalan, yok saydığımız yanlışları gittikçe büyütmekten başka bir işe yaramıyor.
Birbirimizi hiç duymuyoruz.
Kutsal diye kurduğumuz aile çatılarının altına duvarlar örüyoruz.
İçimizden gelen kelimelerin sayısı gittikçe azalıyor sözlüklerimizde.
Yüreklerde ya da belleklerde değil; telefon ahizelerinde, faks mesajlarında ve bilgisayar programlarında yaşıyoruz.
Bereketi; para, döviz, hisse senedi, borsa kağıdı ve altın istiflemekte arıyoruz.
Paranın çare olabileceği onlarca hastalık çocukların körpe bedenlerini kemirip eritirken; açlık insanları günden güne karanlığın kucağına çekerken ve yaşamak yürekleri sinsice daraltırken; bizler gündelik girdaplarda, birikim denen dolambaçlarda çürümekteyiz.
Ütopyalarımıza kendimiz bile inanmıyoruz.
Hatta sadece bugünün güvenliği için gerekli buluyoruz onları.
Yarının uzaklığında aklıyoruz, kirli bugünlerimizi.
Yaşıyoruz ve rahatsız değiliz yaşadıklarımızdan.
{gökhan özcan}