Bu kitabın hikayesi 1993 yılında Fedai Erdoğ'un Bulgaristan'da P. Petrov' un evinde, Nâzım Hikmet'in 8 ciltlik Bütün Eserleri'ni görmesi ve bu eserlerin 'sansürsüz' baskıları olduğunu öğrenmesi ile başlıyor. Ve bu olay onu uzun, yorucu ve engellerle karşılaştığı bir sürece sürüklüyor. Onun istediği bu baskıları Türkiye'ye getirip, halkı ile bu sansürsüz baskıları buluşturmak ve aynı zamanda da biraz para kazanmak. Ama daha ilk başta telif hakkının kendinde olması iddiası sebebiyle, Anadolu (Adam) yayıncılığın bir çok devlet dairesine, yayın organlarına, aralarında Cumhuriyet gazetesi, Nâzım Hikmet vakfı ve hatta Aziz Nesin'in bile bulunduğu bir çok kişiye uzanan kolunun engeli ile karşılaşıyor. Gümrük Bakanlığı, Kültür bakanlığı aşındırmadık kapı bırakmıyor. Ve 10 ay gümrükte kalan kitapların akibetinden endişe ediyor. Sonunda kitapları almış olsa bile mahkeme kararından kurtulamıyor. Kendi ağzından kitabın yazılış amacını da şu söylemle çok güzel açıklıyor. "Bu kitabın yazılmasındaki amaç, sadece uğradığım haksızlıkları, isyanımı kamuoyuna anlatmak değil. Esas amacım: Kendisine "solcu" diyenlerin Nâzım'a ve sanatına yaptığı haksızlıkları da anlatmaktı. Türk okuruna SANSÜRLÜ NÂZIM'ı sunanları, yani mirasçılarını, milyarları cebe indiren yayıncılarının ve bu kepazeliğe ses çıkartmayan Nâzım Hikmet Vakfi'nın ayrıca YURTTAŞ NAZIM Kampanyası açıp da şov yapanların, gerçek maskesini düşürüp, yüzlerini pordon yüzsüzlüklerini göstermektir." Bu kitabı okuduktan sonra bir kere daha emin oldum. Fikri, yönü, rengi ne olursa olsun fark etmez, yeter ki insan idealist olsun. Çıkarcı ve kaypak değil. Ülkenin dürüstçe, mertçe ve akıllıca hareket edecek insanlara ihtiyacı var.

Nâzım Hikmet ve Telif MafyasıFedai Erdoğ · Orman Yayıncılık · 19943 okunma

·

8 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.