Gönderi

Kubilay'a Karşı Seferler Kubilay Orta Asya'da hanlığı kendisinden almak isteyen bir rakiple karşılaştı. Konumuna bir tehdit oluşturmayan Kore ve Japonya'nın ak­sine, burada tahtını bile altından alabilecek bir düşmanı vardı. Kore ve Japonya'da Moğolların topraklarını ve ekonomilerini geliştirmeye çalışıyordu ama Orta Asya'daki düşmanı, atalarının elde etmiş olduğu top­rakları ondan almanın peşindeydi. Rakibinin hem Moğol olması hem de Ulu Kağan Ögedey soyundan, hanedandan biri olması bu tehdidi daha da ciddi kılıyordu. Doğu Asyalı komşularından tek istediği, biçimsel olarak kendisinin hükmünü kabul etmeleriydi. Bunu sağladıktan sonra onların iç işlerine pek karışmıyordu. Öte yandan Orta Asya, kendi top­raklarıyla sınırı olan bir bölge olduğu kadar bir Moğol tarafından yö­netiliyordu. Bu büyük alanı kontrol edemezse ya da en azından barışçıl ilişkiler kuramazsa, geçmişte İç Asya göçerlerinin Çin çiftçilerine vermiş oldukları vur-kaç akınlarının benzerleri bu kez Kubilay'ın kuzeybatı sı­nırlarına yönelebilirdi. Bu akınlardan sonra göçerler Orta Asya'nın ge­niş bozkırlarına ya da çöllerine kaçıp izleyenleri atlatıyorlardı.130 Orta Asya'nın Moğolistan'a yakınlığı daha da büyük bir tehditti. Geleneksel Moğol anavatanı, Orta Asya'dan gelecek saldırılara açıktı. Kubilay'ın anayurdunu terk etmesi de düşünülemezdi. Bunlara ek olarak Orta Asya, Kubilay'ın uzun mesafeli ticaret ko­nusundaki büyük planlarında önemli yer tutuyordu. Çin, Hindistan, Ortadoğu ve Avrupa arasındaki kavşaktı. Avrasya'dan geçen kervanla­rın, hem yerel halkla ticaret yapmak hem de erzaklarını tazelemek için Orta Asya'nın kentlerinde ve vahalarında konaklamaları gerekiyordu. Bu konaklar kervan ticaretinin yaşayabilmesi için zorunluydu. Kentlerin ve vahaların da, yiyecek ve malzeme için yakınlardaki tarım alanlarına ihtiyaçları vardı. Orta Asya'nın bu düşmanca tavrının sorumlusu, Kubilay'ın kuzeni olan Kaydu idi. Ailesi Tuluy oğulları tarafından devrilmiş olan bu kişi, Ögedey soyundan geliyordu ve geleneksel değerleri öne çıkarıyordu.131 Kızı Kutulun hakkındaki öyküler, bu değerlerin bazılarını göz önü­ne serer. Bunlar kimi tarihçilerin öne sürdüğü gibi sahte olsalar bile, Kaydu'nun savunduğu bazı değerleri yine de simgelemektedirler.132 Babasının izinden giden Kutulun, askeri yaşamı seviyordu ve çatış­malara da katılıyordu. Marco Polo ondan şöyle söz ediyordu: "Çok güzel, bir o kadar da güçlü ve cesur . . . Babasının ülkesinde onunla güç yarıştırabilecek erkek yokmuş." 133 Ana babası onun evlenmesini iste­diği halde, kendisini güç mücadelesinde, dayanıklılıkta ve savaşçılıkta yenebilen birisi çıkmadıkça evlenmiyordu. Onu yenmeyi ve dolayısıyla nişanlanmayı denemek için yüz at ortaya koymayı kabul eden herkesin meydan okumasını kabul ediyordu. Anlatılana göre, bu mücadelelerin sonucunda zamanla on bin at biriktirmişti. Sonunda, 1280 yılında yakışıklı, kendine güvenen ve yetenekli bir genç adam, Kaydu'nun huzuruna çıktı ve Kutulun'a meydan okudu. Zaferinden o kadar emindi ki, onu güreşte yeneceği üzerine bin atlık bahis koyuyordu. Kutulun'un ana babası bu gençten o kadar hoşlanmış ve etkilenmişlerdi ki, "gizlice kızlarından yenilmesini istediler." Kutulun "asla bilerek yenilmeyeceğini ama gücü yeter de kendisini alt edebile­cek olursa da seve seve karısı olacağını" söyleyerek onları tersledi.134 Soğukkanlı bir biçimde kendi bildiğini yaptı. O günkü Çinliler arasında gençler ve kadınlar, yaşlıların ve erkeklerin altındaydılar ama Moğol soylu kadınlarının kendi fikirleri vardı ve görüşlerini belirtmekten de çekinmiyorlardı. Kutulun'un bu güreşte "yatmaya" niyeti yoktu ve genç adamın onu dürüst bir mücadelede yenmesi gerekiyordu. Büyük gün gelince, iki rakip büyük bir kalabalığın ortasında birbirlerini yoklamaya başladılar. Birbirlerine denklerdi. Bir süre kimse üstünlük sağlayamadı ama Kutulun aniden atılıp rakibini yere yıktı ve güreşi kazandı. "Bir kadına" yenilmenin utancıyla genç adam hemen oradan ayrıldı ve bin atı da geride bıraktı. Bazen baba kız seferlere çıkıyorlardı. Kaydu, kızının askeri becerisi­ne hem şaşırıyor, hem çok hoşlanıyordu. "Onun silahlarla becerdiğini eğitimli savaşçılar yapamazdı. Bazen babasının yanından ayrılıp, kuş tutan bir atmaca gibi düşmanın ortasına atılır, oradan birini ele geçirip babasının yanına getirirdi."135 Kutulun, Kaydu'nun en değerli gördüğü değerleri kendinde toplamıştı. Vakur ve cesurdu, güç ve dayanıklılığı öne koyuyordu. Yaşam biçimi olarak yöneticilikten değil, savaşçılıktan hoşlanıyordu. Doğal yaşam alanı gösterişli ve kalabalık bir kentin sarayı değil, açık alanlardı. Bilginlik ya da yöneticilik yönü olan bir eş değil, savaşçı bir eş arıyordu. Kısacası, merkezi bürokrasiyle yönetilen yerleşik tarım toplumunu değil, kırsal göçer toplumu yeğliyordu. Babasının Ku­bilay ile çekişmesi kaçınılmazdı. Bu konudaki bilgimiz, eldeki kaynakların Kubilay'ı tutan bir önyar­gıyla yazılmış olmalarıyla gölgeleniyor. Kaydu, Moğol değerlerini üstte tutan biri olarak değil, isyancı olarak anlatılır. İkiyüzlü ve zalim gösteri­lir ve bu kaynaklara göre Kubilay ile mücadelesi de aslında ihanettir. Bir örnek, genellikle nasıl anlatıldığını göstermekte: Kubilay Kağan onlara ulaklar gönderip, kendi tarafına çekmek için dedi ki: "Diğer hükümdarlar buraya geldiler, sen neden gelmiyorsun? Birbirimizi görüp, gözlerimiz parlasın isterim. Her konuda konuşacağız, sonra çeşitli ayrıcalıklar kazanıp evine döneceksin." Kaydu, baş eğmeye niyetli değildi ve şu bahaneyi öne sürdü: "Hayvan­larımız yağ tutmadı. Biraz etlendikleri zaman buyruğuna uyacağım." Bu bahaneyle gelişini üç yıl erteledi.136 Kaydu hakkında bu anlatılanlar belli ki adil değildir. Çin kaynakla­rında sıkça gösterildiği gibi hain değildi, serseri de değildi.137 Tek ama­cı yağma değildi, aslında birincil amacı bile bu değildi. Ona göre asıl amaç, Kubilay'ın tükettiği göçer toplumu korumaktı. Bölgenin gelişen kentlerini yok etmek ya da ticaret kaynaklarını tüketmek istiyor değildi. Hatta kendisi yeni kentler yaptırmış, önceki Moğol seferlerinde hasar görenleri de onartmıştı. Zamanla büyük bir ticaret merkezi durumuna gelecek olan Kaşgar'ın kuzeybatısında Andızhan kenti için yeni bir yer bulmuş ve buraya şehri yeniden kurdurmuştu.138 Burası kısa zaman­da Orta Asya'nın batı bölgeleri için önemli bir ekonomi merkezi oldu. Cengiz Han'ın Orta Asya'yı ele geçirmesi sırasında korkunç hasar gören Tirmid de Kaydu'nun ekonomik canlanma desteğinden faydalanan bir başka şehirdi. Andızhan'ın güneybatısındaki bu kenti hem bir İslam bi­lim merkezi hem de Orta Asya'yı geçen kervanlar için bir durak olarak yeniden yapılandırdı.139 Bu örnekler bile, Kaydu'nun Orta Asya kent­lerini ve vahalarını yıkmak amacında olmadığını, otlak açmak için böl­genin geleneksel ekonomisini yıkmayı amaçlamadığını gösterirler. Onun tek ve basit amacı, Ögedey soyunun yeniden başa geçmesini sağlamaktı. Bölgenin yönetimi konusundaki siyaseti ve tavrı da Orta Asya'nın yer­leşik kültürleriyle uyum sağladığı yolunda ipuçları verir. Elbette dikkatle seçilmiş, yetenekli bürokratlardan oluşan merkezi ve sabit bir yönetim kurmuş değildir. Devletin siyasetini uygulayabilmesine temel oluştura­cak, iyi tanımlanmış bir mevzuat da kurmamıştır. Bu türden ödünler, söz konusu bile değildi. Yine de, yeni kurulan devletinde göçer olmayanların da güvenliğini sağlamaya çalışmıştır. Kentlerin yağmalanmasını engelle­meye uğraşmıştır. Ayrıca altındakileri kent halklarını taciz etmemeleri yolunda uyardığı da anlaşılmaktadır. Yağmalamak yerine kentlere vergi koymuştur ve oradan elde ettiği gelirle birliklerini beslemiştir. Bu kısıtlı ödünler bile Kaydu'nun Orta Asya'daki konumunu pekiş­tirdi. Kentlilerle göçerler arasındaki paylaşma kavgaları dindi. Ancak Kaydu uzlaşmacı tavrına karşın, hala kendini göçerlerle tanımlıyor, Kubilay'ın ise yerleşik düzene teslim olduğunu düşünüyordu. Ona göre geleneksel Moğol yaşam biçiminin savunucusu olması gereken Kubilay, Moğol töresine ihanet etmişti ve ona güvenilmesi olanaksızdı. Kubilay ile Kaydu arasındaki çatışmanın kesin başlangıç tarihini be­lirlemek kolay değildir. Kubilay, Kaydu'dan sarayına gelmesini tekrar tekrar istemiştir ama Orta Asyalı hükümdar bu davetleri genellikle ge­çiştirmiştir. İkisi de bir karşılaşmanın kaçınılmaz olduğunu biliyordu. Kubilay, giderek Kaydu'nun niyetinden daha çok kaygılanmaya başladı. 9 Temmuz 1266'da Kubilay, oğlu Nomuhan'ı Bey-pinğ Vanğ (Kuzey Uzlaştırma Yetkilisi) yapmıştı ve genç adamın zamanla Kuzey Çin'deki askeri işlerin başına geçeceğinden kuşkusu yoktu.141 Ağabeyi Cm-cin gibi, Nomuhan da Kubilay ile Çabi'nin oğluydu. Yine onun gibi, Çin­li bir bilgin tarafından yetiştirilmişti, ama eğitim ancak 1264'te başla­mıştı. Çinli öğretmeninin söylediklerini sindirecek zamanı olmamış gibi görünüyor; Cm-cin ise geleneksel Çin eğitimine daha uzun süre maruz kalmıştı. Nomuhan, ağabeyinden farklı olarak, yöneticiden çok askeri bir yaşam sürmek istemiş gibi görünüyor. Batıdaki huzursuz durumla uğraşmak için en uygun kişi gibi görünüyordu ve 1271 yılında, yirmili yaşlarındayken Kubilay onu kendi topraklarının en batısındaki kara­kollardan biri olan Almalık'a gönderdi.142 Yanında birçok yeğenini ve kuzenini de göndermişti. Ancak bu karar felaketle sonuçlandı, çünkü kuzenler anlaşmazlığa düştüler ve sefer de bu yüzden başarısız oldu. Yerleşik dünyanın dışında sık görüldüğü üzere, iki ordu doğrudan karşılaşmadı. Mücadele küçük çatışmalar biçiminde gelişti. Nomuhan, Kaydu'nun birlikleriyle neredeyse hiç yüz yüze gelmedi. Nomuhan'ın Almalık'a gelmesi üzerine Kaydu kendi birliklerini batıya kaydırmıştı ve Kubilay'ın oğlu ile uğraşmayı da Çağatay Han'a bırakmıştı. Paul Pelliot'tan alıntı yapacak olursak: "Kaydu'nun gelecek birkaç yılda­ki tavrı, açıkça isyandan çok, somurtkan bir direnişi andırıyordu."143 Nomuhan ile Çağatay Han birçok kez çatıştı ve Kubilay'ın oğlu üstün geliyor gibi gözükse de zaferlerinin hiçbiri kesin değildi. Çatışmalar da­ğınıktı ve iki ordu arasındaki meydan çatışmalarından çok, gerilla sa­vaşlarını andırıyordu.144 Kubilay, oğluna defalarca erzak gönderdi ama ikisi de asıl olarak Orta Asya'da bir ikmal düzeni kurmak istiyorlardı.145 Nomuhan görevini alır almaz, kendi kendine yeter hale gelmeye çalıştı. 1271 yılında Hatan kentini ele geçirdi ve vergileri belirleyip, ikmali sap­tamak için gereken nüfus sayımını hemen yaptırdı. Gelecek birkaç yılda, kuzey bozkırlarında bulunan Almalık'taki kendi üssünden çok daha ve­rimli olan Tien Şan (Gök Dağlar) bölgesinin güneyine yayıldı ve oradan ikmal yolları kurdu. Yine de Çağatay Hanlığı'nın baskısı sürüyordu. Bu ikmal hattına rağmen, Nomuhan Orta Asya'daki muhalifleri bastırmayı beceremiyordu. Kubilay, 1275 yılında karısının yeğeni olan, aynı zamanda o günlerde Sağ Kanat Başnazırı (Yo-cınğ Şianğ) olan An­tonğ'u (1245-1293) Nomuhan'a yardımcı olması için gönderdi.146 Ku­bilay, daha önce Kaydu'ya ve Çağatay Barak Han'a vermiş olduğu otuz dört altın ve gümüş tableti istemiş ama bir yanıt gelmemişti.147 An-tonğ, Nomuhan'ın neden Kaydu ve diğer rakiplerine karşı üstün gelemediği­ni genç adamın yanına varır varmaz anladı. Nomuhan'ın ordusundaki yöneticileri hizipçilik ve anlaşmazlıklar ayırıyordu. An-tonğ, Tuluy'un torunu ve Kubilay'ın da yeğeni olan Tok Timur ile tersleşince, farkında olmadan bu hiziplerin de içine çekilmiş oldu.148 Tok Timur, belki de kendi soyunun Sorgotani Beki'nin oğulları tarafından, özellikle Kubilay tarafından kenara itilmiş olmasından rahatsızdı. Ancak kaynaklar bu konudaki dürtüleri konusunda bilgi vermezler. 1276 sonlarında, Nomuhan'ın yanındaki komutanlar onun seferinin altını oymaya çalışınca durum daha da kötüye gitti. Komplocular ara­sında Tok Timur, Arık Buka'nın oğulları Yobukur ve Melik Timur ile Mengü'nün oğlu Şiregi de vardı. Her biri, Kubilay ve oğulları yerine kendisinin Ulu Kağan olmasının daha hakça olduğunu dair düşüncelere sahip gibiydiler.149 Görünüşe göre, Tok Timur ve Şiregi bu komplonun başını çekiyorlardı. Reşidüddin, gizlice buluşup şöyle konuştuklarını anlatır: "Nomuhan ve Hantum Noyan'ı [An-tonğ] yakalayıp, düşma­na teslim edelim."150 Bir gece Nomuhan'ın konak yerine yanaştılar ve Nomuhan'ı, kardeşi Kökücü'yü ve An-tonğ'u yakaladılar. Nomuhan ve kardeşi, Altın Orda Hanı Mengü Timur'a, An-tonğ ise Kaydu'ya gönde­rildi. Kaydu'nun yanıtı düş kırıklığı yarattı. Fitnecilerle ittifak konusun­da kaçamak ifade edilmiş ve iki anlama gelebilecek sözlerle yanıt verdi: "Sizlere minnettarız ve zaten bunu beklerdik. Bulunduğunuz yerde ot da su da iyidir, orada kalın." 151 Bir başka deyişle, onları kendi top-raklarında istemiyordu. Belki güvenmediğinden, belki de o anda böyle bir ittifaka gerek duymadığı için, bu olası müttefikleri geri çevirmişti. Kaydu'nun desteği olmadan, fitneciler batıdan Çağatay güçlerinden, do­ğudan da Kubilay güçlerinden gelebilecek saldırılardan korkuyorlardı. Kaydu'nun umut kırıcı haberini aldıktan kısa süre sonra, daha güven­li olarak algıladıkları Moğol bozkırlarına ve Yukarı Yenisey bölgesine göçtüler.152 Esir düşen üç liderin kaderi ilk bakışta şaşırtıcıdır, çünkü hiçbiri zarar görmemiştir. Onları esir edenler, neredeyse on yıl boyunca tutmuştur. Kaydu, sonunda 1284 yılında An-tonğ'u saldı ve ertesi yılın 4 Ocak günü An-tonğ, eski mevkii olan Sağ Kanat Başnazırı görevine döndü.153 Altın Orda'ya götürülen Nomuhan ve Kökücü de talihliydi, çünkü Tuluy'un torunlarından biri (dolayısıyla onların kuzeni) olan Kelmiş Aka orada etkili bir kadındı. Orada kaldıkları süre boyunca rahatlarını sağladı, salınmalarında da payı oldu. Reşidüddin'e göre: "Nomuhan ... kuzen­leri tarafından esir edilip ... Mengü Timur'a gönderilince . . . Kelmiş Aka onun babasına geri gönderilmesini sağlamak için saygıyla uğraştı." 154 Hem onun ikna çabaları hem de belki hanın Kubilay ve Tuluy oğulları ile iyi geçinmek istemesi yüzünden, Nomuhan ve Kökücü sonunda salın­dılar. 26 Mart 1284'te Ta-tu'ya ulaştılar. İki ay sonra Kubilay, Orta Asya ve Rusya'da çektiği eziyete karşılık olarak Nomuhan'ı Bey-an (Kuzey Barışı) hükümdarı yaptı.155 Oğlunun esir düşmesiyle geri dönmesi arasında geçen on yılda Ku­bilay hareketsiz değildi. Nomuhan'ın esaretini öğrenince en yetenekli ve başarılı komutanı olan Bayan'ı oğlunu geri almakla görevlendirdi. Ancak, Güney Sonğ Hanedanı'na karşı kazandığı çarpıcı zaferlerle ünlü olan Bayan, bu sefer başarılı olamadı.156 Düşmanlarla, özellikle de Nomuhan'ı kaçıran fitnecilerle kapışmaya çalıştı ama onlar kaçmayı becerdiler. 1277 Ağustosu'nda Orhon boylarında Şiregi'nin birliklerini dağıttı ama Şiregi kaçmayı becerdi.157 Nomuhan'ın başsız kalan bir­likleri de önderlerini kurtarmak için cesur bir girişimde bulundular ve sadakatsiz yancılarını 1280 ve 1281'de yendiler. Yine de Nomuhan'ın salıverilmesini sağlayamadılar.158 Kubilay, Orta Asya'ya egemen olamayacağını zamanla kabullendi. Kaydu'nun o bölgenin fiili hükümdarı olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. En başarılı ve yetenekli komutanı bile Kaydu'yu yenip Kubilay'ın hükmünü Orta Asya'ya yaymayı başaramamıştı. Tien Şan'ın kuzeyinde­ki bozkırlar üzerindeki hakkından ister istemez feragat etti. Nomuhan'ın Almalık'taki üssü de terk edildi. Yine de Batı ile ticarette yaşamsal önemi olan Tien Şan'ın güneyindeki vahalara egemen olmak için uğraştı. Ça­baları büyük kaynaklar ayrılmasını gerektirdi ama zaman içinde daha kolay savunabileceği Çin yerleşimlerine çekildi. Kubilay'ın başarıları, kentleri ve vahaları kendilerine daha çok yete­bilecek biçimde düzenleyebilme yeteneğine dayanıyordu. Hem yerlilerin hem de Çinli garnizonların Kaydu'nun akınlarını durdurabilmeleri için, tarım üretiminde artış çok önemliydi. Kubilay'ın iki cephede birden ha­reket etmesi gerekiyordu. Bir yandan birlikleri için kaynak sağlaması, öte yandan yerel çiftçilerin çıkarlarını koruması söz konusuydu. Bugün­kü Kansu bölgesinde ve Tien Şan'ın güneyindeki vahalarda tarımı des­tekleme çabası, karakollar kurulması, vergi indirimi sağlanması ve afet yönetimi oluşturulmasını beraberinde getirdi.159 Ne Kansu bölgesi ne de Tarım Ovası'nın vahaları verimliydi. Kubilay'ın bu planını uygulamak için ciddi kaynaklar yatırması zorunluydu. 1276 yılında Şa-cov ve Gua­cov'da karakollar kurup, onlara tohum ve tarım aletleri verdi. Yaklaşık aynı zamanda, savaşçı astlarından biri olan Liu En'den Su-cov'da nü­fusu saymasını, toprak araştırması yapmasını ve orada karakollar kur­masını istedi.160 Liu buyruğa uydu ama karakollar güvensizdi ve Kaydu güçlerinin saldırısına hala açıktılar. Kubilay'ın Uygur topraklarındaki çabaları da benzer biçimde bata­ğa saplandı. Bugünkü Sincan'ın güneyindeki Uygur bölgesinin, Kaydu ile mücadelesinde bir üs olmasını istiyordu. Aynı zamanda da bölgenin kaynaklarını kullanıp, bunların Orta Asyalı rakibinin eline geçmesini engellemeye çalışıyordu. 1280 yılında, Çi Gonğ-cığ adında Çinli bir ko­mutana bu bölgede Yüan egemenliğini yeniden sağlamak ve Kaydu'ya kaybedilen Uygur topraklarını geri almak görevini verdi.161 Çi, bir yıl sonra 1.000 kadar askerle Uygur başkenti Beşbalık'ı geri almış ve bura­da karakollar kurmuştu.162 Ancak tarımda kendine yeterlilik fikri hala uzak, erişilmez görünen bir hedefti. Gelecek birkaç yıl boyunca Kubilay, Çi'ye tekrar tekrar ikmal gönderilmesini onayladı. Moğollar yerel halk­tan vergi ve baç topladıkları halde, elde ettikleri gelir kısıtlıydı. Kaydu da akınlarında Uygurlardan para ve erzak gasp ediyordu.163 Kaydu'nun güçleri doğrudan çatışmadan kaçınıyor, Kubilay rakibinin bu vur-kaç akınlarını engellemeyi başaramıyordu. Uygurların tarım alanları kötü etkileniyordu: Kaydu'nun Uyguristan'a saldırıları, toplumsal ve mali yapının altüst olmasına neden oluyordu. Sulamanın yoğun kullanılmasına dayanan tarım ekonomisi, sava­şın yarattığı kargaşadan aşırı etkileniyordu. Suyolları ve bentleri hem askeri harekat yüzünden hasar görüyorlardı hem de tarım nüfusu yer değiştirdikçe sızmayı engelle­mek için gereken düzenli bakım hizmeti aksadığı için yıkılıyordu.164 Göçerlerden korunamayan bazı Uygurlar Çin içlerine göçtüler ve idi­kut unvanlı önderleri, 1283 yılında Kansu'daki Yonğ-çanğ'a taşındı.165 1285 yılında Beşbalık'ın elden çıkması ve Uygur topraklarına Yüan ege­menliğini yeniden sağlamakla görevli olan Çi Gonğ-cığ'nın esir düşmesi de son rezalet oldu.166 Kubilay, bu noktadan sonra Orta Asya'da egemenlik kurma düşün­celerinden caymak zorunda kaldı. Han döneminden itibaren (MÖ 206-MS 220) pek çok Çinli hükümdar gibi, Kubilay da hem bozkırlarda, hem bugünkü Sincan bölgesindeki vahalarda egemenliğini sağlama ça­basında muazzam güçlükler yaşadı.167 Yüan ordularına ve bölgedeki dost halka ikmal sağlama yolları uzun ve kırılgandı; göçerlerin sürekli tacizleri ve kaçamak yapıları Kubilay'ın askerlerini de müttefiklerini de korkutuyor ve canlarından bezdiriyordu. Vahaları, istediği gibi kendi kendilerine yetebilme durumuna asla ulaştıramadı. Yerlilere birlik ve er­zak göndermek meselesi pahalıya patladı ve hanedanın hazinesini bir hayli tüketti. Özetle, Kubilay'ın bu girişimi yeterli olamadı. Ancak Orta Asyalı rakibi de Çin içlerine uzanmadı. Kaydu ile yenişemediler. Kubilay, Moğolistan'daki zorlukların üstesinden gelmekte daha ba­şarılı oldu.168 Arık Buka'nın düşmesinden sonra Moğolistan on yıldan uzun süren bir huzur ve toparlanma sürecine girmişti. Arık Buka, karde­şine karşı savaşırken Moğolistan ekonomisini hırpalamıştı ve Kubilay'ın kendi halkının desteğini kazanabilmek için bu yükleri kaldırması gere­kiyordu. Yerel halkın yükünü azaltmak ve kendi kendilerine yetebilecek bir duruma ulaşmalarını sağlamak umuduyla, yoksullara tahıl gönderdi, vergileri azalttı ve askeri karakollar kurdurdu. Posta menzil istasyonları kurarak başkentiyle bir bağ oluşturdu ve yerlilerin el sanatlarını geliştir­melerine önayak olabilmek için ustalar yolladı
·
146 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.