Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

355 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Orhan Şaik hoca gözümde çok büyük işler yapmış olan Muharrem Ergin hocayı ve diğer birçok kişiyi bitiren adamdır. Kendisi eskiden kullandığımız Arap harfli metinlerle yazılmış olan eserleri günümüz alfabesine, günümüz dil yapısına çevirme işine girişenleri aşırı bir şekilde ve haklı olarak eleştiriyor. Muharrem Ergin hoca başta olmak üzere birçok kişi eser çeviriyorum diye o eseri katlediyor. Muharrem hoca kendisinden Dede Korkut üzerine notlarını istiyor ve Orhan Şaik hoca da notları veriyor ancak Muharrem hoca Dede Korkut kitabını çıkardıktan sonra notları iade etmiyor ve yararlandığını da belirtmiyor. Orhan Şaik hoca bunu da belirterek onun eserini eleştirmeye başlıyor ve yaptığı okuma hatalarını, çeviri hatalarını bir bir sıralıyor. Destursuz Bağa Girenler'in genelinde ele alınan eserlerde yanlış okunan, yanlış tercüme edilen eserlerden kelime örnekleri veriliyor. Ve Orhan Şaik hoca "bunlar kendileri bile okuduklarını anlamaktan acizken halka bir şeyler anlatmaya nasıl kalkışıyorlar.." gibi cümleler kuruyor. Bu işle uğraşıp bolca yanlış yapanların eylemlerini "bir milletin varlığını kazmalarla yok etmek" olarak tanımlıyor. Kamûs-ı Türkî'yi sadeleştirip günümüze uyarlayan kişinin de ipliğini pazara sererek "daha medli elif ile medsiz elifi okuyamazken çeviriye kalkışmış" diye eleştiriyor ki verdikleri örnekleri okuyunca söylediklerini az bile buldum. Kendisi ayrıca benim yıllardır beslediğim duygulara da tercüman olarak böyle düşünenin bir tek ben olmadığımı göstermiştir. Özellikle son birkaç yıldır çevremdeki insanlar, doktora öğrencileri ve akademisyenler sürekli ünlü bir yazar bulup vampir gibi kanını emmekteler. Yazarın yazdığı bir kitap üzerine onlarca konuyu çarpıtan, yazarın adı üzerinden geçinen kişiler var ve ben bunun kolaya kaçma olduğunu, primcilik olduğunu düşünüyorum. Atsız üzerine birsürü kitap var ve sürekli yenileri çıkıyor, geçenlerde tanıdığım biri Cengiz Dağcı üzerine sözde onu anlatan bir kitap yazmış. Birkaç yıl önce de başka biri öyle bir kitap yazmıştı ve efenim imza günleri, söyleşiler falan aldı başını gitti. Başka bir örnek de Atsız veya Ziya Gökalp eserlerinin eski kitap tasarımlarını kullanarak okuyucuları etkilemek isteyen vampir sözde yazarlar. Çok vasatlar ancak eski yayınlardaki, tabiri caizse toplumda patlamış gitmiş olan kitap tasarımlarını kullanıp prim yapıyorlar. Ve her gün sosyal medyada kitap yazmak üzerine caka satarak kitap yazmak isteyen kişinin en az 8-10 bin kitap okuması gerektiğinden dem vuruyorlar. Bu tarz insanlar hep belli bir yerlerde pinekleyip o sosyal çevreyi sömürüyorlar, örnek Türk Ocakları diyelim. Adam ve eserleri vasat ancak çevre yapmış herkes onu yüceltiyor. Başka bir örnek ise lise yıllarımdan beri sürekli birilerinin gelip mitoloji alanında yazılmış roman önermesi. Sürekli birileri ya Ülgen'in ya Umay'ın kahraman olduğu bir eser yazıp para ile bastırıyor ve insanlar bunu çok yüceltiyorlar. Benim ise midem kaldırmıyor. Bu sadece bende mi var diye düşünüyordum ancak Adorno'yu tanıyınca da bunun doğal bir şey olduğunu öğrendim. Birileri kültürel değerleri sürekli sömürerek değersizleştirmekte, soysuzlaştırmakta ve buna tanık olan birileri de eziyet çekmekte. Sürekli çıkan Ülgen kitapları, şaman kitapları, sözde Türk kültürünü işleyen diziler de bana eziyet çünkü prim için yapılan vasat girişimler!
Destursuz Bağa Girenler
Destursuz Bağa GirenlerOrhan Şaik Gökyay · Kabalcı Yayınları · 200746 okunma
·
168 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.