Kitap yaşlı Lonicera’ya yapılan büyü sonucu onun doğduğu andan itibaren yaşadıklarıyla başlıyor. Lonicera sadece büyücülerde görünen ve bedenini kontrol edememesine sebep olan, mesela mutlu olduğunda saçları turuncuya-utandığında pembeye dönen; üzüldüğünde yağmurlar yağdıran ve sinirlendiğinde uzayan dişlerle pençelere sebep olan bir değişkenlik hastalığına sahip. Bu sebeple babası onu kabullenmiyor ve dönüştürülmesini, yani öldürülmesini istiyor. Lakin annesi kabul etmeyince başlıyor Lonicera’nın hayatı. Lonicera’nın bir de erkek ikizi var ve tahmin ettiğiniz üzere baba ona daha çok düşkün. Lakin ikizler 9 yaşlarına geldiğinde ‘döngü’ denilen eğitim okulu için sınava girmek zorundalar. Asıl macera da burada başlıyor. Lonicera güç de olsa girdiği okulda bazı arkadaşlar ediniyor. Her şey başlarda normalken Lonicera, uzun zaman önce büyücülerin elinden alınarak fethedilen Atlantis’i geri almaya yardımcı olabilecek yegane kişi olduğunu öğreniyor. Yani Çırak’ın ta kendisi! Fakat Lonicera’nın tercih yapması gereken büyük bir konu var. Ait olması gereken örgüt, ölüm büyücülerinden oluşuyor ve Lonicera babasının da bu örgüte tabi olduğunu öğreniyor. Nitekim Lonicera bu söz konusu ölüm büyücülerine karşı hem önyargılı hem de karşı duruyor. Bu sıralarda okulda gerçekleşen beklenmedik ölüm işlerin seyrini değiştiriyor ve Lonicera ile arkadaşları, onları geri dönülemez bir yola sokacak maceralara adım atıyorlar. Harika bir çift tarafından muhteşem bir kitap yazılmış. Ne yalan söyleyeyim; bu denli beğeneceğimi tahmin bile edemezdim. Daha ağır ve tarihsel bir roman bekliyordum ama bu şekilde olması çok daha hoşuma gitti. Mitoloji içeren romanlar çok fazla okumuyordum; bu türe olan ilgim Kirke romanı ile başlamış sayılır ve bu roman ile tamamen geri dönülemez bir hayranlık halini almıştır. Caelum’un yaptığı büyü dolayısıyla Lonicera’nın hayatını baştan sona okurken çok fazla Caelum sahnesi ile bölünmediğime de çok sevindim. Lakin büyünün koptuğu o kısa anda engellenen senelerin detaylarını da merak etmedim değil. Seri eğer bir değişiklik olmayacaksa, hikaye gereği 9 kitap olarak planlanıyormuş. 2. kitap da çoktan yazılmaya başlanmış bile. Ne yalan söyleyeyim, ben heyecanla bekliyorum. Kitaptaki diğer karakterler de çok başarılıydı. Özellikle Clurichaun favorilerim arasında yerini aldı. Yer yer Melaenis karakterinden şüphe duysam da, onu da sevdiğimi söyleyebilirim. Kitapta bir gümüş taht ve gümüş taç, bir de altın taht ve altın taç var. Olaylar hiç beklemediğim bir şekilde seyretti ve bu da ikinci kitap için sabırsızlanmamı başarıyla sağladı. Betimlemeler ve karakter derinlikleri harikaydı. Kitapla ilgili mevcut tek olumsuz eleştirim, yer yer kendisini belli eden yazım yanlışları. Bunun dışında söyleyebileceğim başka bir şey yok açıkçası. Yazarların yüreğine sağlık; ilhamları bol olsun diyor ve kalemlerinin hiç durmamasını temenni ediyorum.

Çırak'ın SeçimiSena Cassel · Ayzıt Yayınları · 201924 okunma

·

14 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.