Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

779 syf.
10/10 puan verdi
Budala Üzerinde Birkaç Kelam
BUDALA Dostoyevski “Rus Ulağı” adlı edebiyat dergisinde 1868’de yayımlanmaya başlanan “Budala” için zengin bir konu yakalayamadığını, romanında düşündüklerinin onda birini bile anlatamadığını söylese de gerçekte başyapıtlarından birini yazmış bulunmaktadır. Budala yazarın yurt dışında yazdığı kitaplarından biridir. Bir aşk romanı olan Budala Dostoyevski’nin o karamsar havasından kurtulamamıştır. İsabetli psikolojik tahliller, gerilmeler ve boşalmalarla yüklü olan romanda mükemmel erkek portresi çizilmektedir. Ana karakter olan Prens Lev Nikolyeviç Mışkin Dostoyevski’nin kitabı yazarkenki hali gibi yurt dışında yaşamış ve ülkesine yeni dönmektedir. Prens “budalalık” hastalığı için kendisine gönüllü olarak bakan yardım sever İsviçreli Profesör Şnayder’in yanından ülkesine dönen çok saf bir gençtir. Prens yaradılışı ile ayağı yere basmayan yeryüzünün olağanüstü varlığıdır. Dostoyevski Prensin içini doldurmak için kendi hayatındaki izlenimleri karaktere yansıtmıştır. Prens ve Dostoyevski’nin benzeyen yönleri vardır. Prens Dostoyevski gibi saralıdır, dış dünyayla tam bir uyum sağlayamamıştır. Bunun yanında romandaki karakter Dostoyevski’nin olmak istediği kişidir. Dostoyevski evde içine kapalı yetiştirilmiş ve sonra yatılı okula başlayarak orada da içe kapalılığını sürdürmüş aşırı onurlu, hırçın bir güvensizliği ve alınganlığı olan bir yazardır. Karşısına ilk çıkanla hemen arkadaş olmak isterdi ama bir türlü başaramazdı. Hayatını fakir olarak geçiren yazar romanında ise Prens’i çocuk denecek seviyede saf, saygılı, tanıdığı bütün insanlara güvenebilen sakar ve zengin bir genç olarak okuyucuya sunar. Kitap bir tren yolculuğundaki tanışmayla başlar. Prens İsviçre’den “budalalık” hastalığından kurtulmuş bir şekilde dönen yirmi altı yaşında bir gençtir lakin daha hayatın gerçek yüzüyle tanışmamış son beş yılını çocuklarla oyun oynamakla onlarla sohbet etmekle ve onlara yardım etmekle geçirmiştir. Yani yirmi altı yaşında daha bir çocuktur. Trende tanıştığı iki kişi, romanın temelindeki sütunlardan ikisidir. Lebedev Rus halkının en alt tabakasını oluşturan memur kesimdendir. Rogojin ise serseri ve mirasa konan deli bir âşıktır. Bu iki karakter romanın başından sonuna kadar Prens’in yanındadır. Rogojin’in aşık olduğu kadın Nastasya Filippovna’dır. Daha sonra Rogojin ile Prens’i birbirine düşürecek olan bu kadına Prens acır ve zamanla bu acıma duygusu aşka dönüşür. Yepançinlerle iyi ilişkiler kuran Prens evde Nastasya Filippovna’nın resmini görür ve zaten acıdığı bu kadına sırılsıklam âşık olur. Nastasya Filippovna baştan savılmak istenen zengin ve alımlı bir kadındır. Romanda güzelliğin ve hafifmeşrepliğin yüzüdür. Zengin olan bu kadının romanda üç âşığı vardır. Ganya, Yepançinlerin hizmetinde olan, gençlik hırsına kapılmış gözü yükseklerde olan birisidir ve Nastasya ile evlenerek onun parasını ve itibarını elde etmek istemektedir. Nastasya bu isteğin farkındadır. Rogojin Nastasya’ya delicesine âşıktır ama Nastasya onu kendisinden daha küçük görmektedir. Prens ise ona acıdığı için âşıktır mamafih Nastasya bunun farkındadır ve bu sadakayı kabul etmez. Bu üç adamın aşkı Nastasya'yı romanda karşımıza üç şekilde çıkarır. 1) Ganya'nın para ve itibar isteği yüzünden kızgın,Ganya'yı ve ailesini aşağılayan Nastasya. 2) Rogojin'in sevgisine sığınıp Prens'ten kaçan ama Prens'i hiç unutmayan hatta onun iyiliği için Aglaya'yı Prens'i sevmesi için ikna etmeye çalışan Nastasya. 3) Prens'in aşkını kabul eden ama yine gruruna yenilen ve bu ikilemde öldürülen Nastasya.Daha romanın başında Nastaya’nın bu kargaşalıktan ancak ölümle kurtulacağını Dostoyevski bize göstermiştir. Nastasya'nın Prens'in acımayla karışık bu aşkını her fırsatta kabullenmeyi denemiştir ama her zaman onuruna mağlup olmuş ve Prens'ten sürekli kaçmıştır.Hatta evlenecekleri gün onun Rogojin ile kaçması bunun en büyük delilidir ve bu olay onun ölümü ile sonuçlanır. Prens Moskova’ya ulaşınca kendisine uzaktan akraba olan General Yepançin’in karısı Lizaveta Prokofyevna ‘nın yanına gider. Alışılmış kalıpların dışına çıkmış bu saf, patavatsız genç Yepançin ailesinin kadınlarını özellikle kendisi gibi içi dışı bir yaradılışta olan Lizaveta Prokofyevna ‘yı ve ailenin en küçük kızı olan Aglaya ‘yı çok etkiler. Aglaya ise romanda zekanın ve gençliğin simgesidir. Daha sonra Prens kendisine çıkan miras sayesinde St. Petersburga Nastasya'nın peşinden gitmiştir.Oradan döndüğünde ise artık rahatlamak istemektedir. Bu nedenle Prens Pavlosk'ta Lebedev'in evinde yaşamaya başlamışıtır. Pavlosk'ta Yepançinlerle ilişkilerini daha da güçlendiren Prens bir süre sonra Aglaya'ya aşık olmuşur ama ,Nastasya'yı unutamamıştır. Aglaya'ya ile ilginç bir ilişki içinde olan Prens Nastasya'nın ortaya çıkmasıyla onu tercih eder çünkü hala bu deli kadına acıdığı için aşıktır. Ayrıca romanın geçtiği üç mekâna da asla ne bir komşu uğramakta ne de bir ziyaretçi gelmektedir. Halit Ziya’nın Aşk-ı Memnu’sundaki köşk ve Göksu1 gibi Dostoyevski’nin Budala’sındaki Pavlovsk’una, Yepançinlerin malikânesine ve Lebedev’in evine kimse uğramamaktadır. Burada Dostoyevski zaten ağır olan konuyu dağıtmamayı amaçlamakta okurun zihninde karışıklığa mahal vermemek için bu yola başvurmaktadır. Dostoyevski karakterini kendi hayatından anılarla doldurur. Romanda geçen Prens’in Yepançinlere anlattığı idam olayı aslında Dostoyevski’nin yaşadığı bir olayın nerdeyse birebiridir ve yazarın anısı niteliği taşımaktadır. << Alıntı 2 “ … En iyisi ben size geçen yıl karşılaştığım bir adamı anlatayım. Herkesin karşısına kolay kolay böyle birinin çıkmayacağı için çok ilginizi çekeceğini sanırım. Neyse bu adam bir gün, yanında birkaç kişiyle birlikte idam yerine getirilmiş. Orada, siyasal bir suça katılmalarından ötürü kurşuna dizilecekleri bildirilmiş kendilerine. Fakat aradan yirmi dakika geçmiş geçmemiş; bağışlandıklarını, cezalarının hafifletildiğini duyurmuşlar. İki karar arasında geçen bu kısa süre içerisinde adamcağız birkaç dakika sonra yüzde yüz öleceği inancıyla yaşamış. O andaki izlenimlerini anlatırdı zaman zaman. Ben tekrar tekrar rica etmiş anlattırmışımdır. Onları bütün duruluğuyla anımsar, o sırada duyduklarını hiç unutmayacağını söylerdi. Hükümlüler birkaç kişi olduğu için, askerlerin ve halkın çevrelediği infaz yerinin yirmi adım ilersinde üç direk çakılıymış. İlk üç kişinin bu direklerin yanına götürülerek ellerinin bağlandığını, sırtlarına uzun beyaz idam gömleği giydirildiğini, tüfekleri görmesinler diye beyaz kalpaklarının gözlerinin üzerine indirildiğini anlatırdı adam. Sonra bir direğin karşısına birkaç asker geçmiş. 1)Bakınız Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış Berna Moran Sayfa: 96 2)Bakınız: “BUDALA” Can Yayınları Çeviri: Mehmet Özgül. Sayfa: 76-78 Benim tanıdık sekizinci hükümlü olduğu için direklerin yanına üçüncü seferde gidecekmiş. Papaz elinde bir haçla hepsini birer birer dolaşmış. Önlerinde kala kala beş altı dakikalık ömürleri varmış. Adam bu birkaç dakikanın sonu gelmez gibi göründüğünü, her anını değerini bilerek yaşadığını söylerdi. O beş dakika birkaç ömre bedelmiş, son anını düşünmek aklından bile geçmiyormuş. Hatta bu süreyi yapacağı işlere bölmüş. İlk iki dakikasını arkadaşlarıyla vedalaşmaya ayırmayı, ondan sonraki iki dakikayı kendisiyle ilgili şeyleri düşünmeyi tasarlarmış. En sonunda doya doya çevresini seyredecekmiş. Son beş dakikasını böyle bölümlere ayırdığını ve her bölümün hakkını verdiğini hep anlatırdı. Yirmi yedi yaşında, güçlü-kuvvetli bir genç olarak ölecekti. Arkadaşlarından ayrılacağı sırada birine laf olsun diye bir soru sormuş, onun vereceği karşılığı ilgiyle beklemiş. Arkadaşlarıyla vedalaşması bitince sıra kendine ayırdığı iki dakikaya gelmiş. Bu sürede neler düşüneceğini önceden kararlaştırmamış. İki dakikada çarçabuk ve açık olarak şu sorunun yanıtını vermek istiyormuş: “ Şimdi varım, yaşıyorum; ama üç dakika sonra kim olacağım, ne olacağım belli değil. Bir şey olacaksam ne olacağım? Nerde olacağım?” Yakında bir kilise varmış yaldızlı kubbesi güneşte ışıl ışıl parlıyormuş. Kubbenin parıltısı hiç hatırından çıkmamış. Bu parıltının yeni varlığının kendisi olacağını, üç dakika sonra bu parıltıyla birleşeceğini düşünüyormuş. Tam olarak bilemediği geleceğine karşı büyük bir nefret duyuyor, ondan korkuyormuş. Onu en çok kahreden de bir türlü aklından çıkmayan şu düşünceymiş: “ Ah, ölmesem ne iyi olur! Hayatımı geriye verseler… Bütün sonsuzluk benim olurdu. Her dakikasını bir yüzyıla çevirir, her anının hesabını değerlendirir, hiçbirini boşa harcamazdım.” Adam :”Bu düşüncem sonunda büyük bir kine dönüştü ve bir an önce kurşuna dizilmeyi istemeye başladım.” , derdi. >> Bu olay Dostoyevski’nin yirmi şekiz yaşında Çar 1. Nikolay’ın polisince tutuklandığı sırada yaşadıklarından alınmıştır. Dostoyevski sekiz ay süren gizli soruşturmalar sonunda arkadaşları ile idam cezasına çarptırıldı; ancak idamlarının yapılacağı sırada suçlular bu cezadan bağışlanarak daha hafifiyle cezalandırıldı. Bu olay Dostoyevski’nin idam anını iliklerine kadar hissetmesine yol açtı. Dostoyevski, bu eserinde ele aldığı karakterlerine dolaylı bir şekilde bu olayı yaşatmıştır. Prens'in gelmesiyle hayatları normal bir çizgide devam eden karakterlerin bütün düzenleri alt üst olmuştur ve normal çizgiden tamamen sapmıştır. Artık insanlar inançlarını ve yaptıklarını sorgulamaktadır. Birlikte geçen uzun yıllar sonunda artık Nastasya'nın kararsızlığı Rogojin'e onu öldürmekten başka yol bırakmaz. Nastasya'nın ölümü ile tamamen çöken Prens eski “budalalık” haline dönmüştür. Yepançinler ise olayları kısa sürede atlatmış ve kızlarını evlendirmiştir. Romanın başında Dostoyevski'nin hissettirdiği başına buyruk her zaman kaçmaya meyilli olan Aglaya romanın sonunda gitmiş ve göçmen bir kontla evlenmiştir. Bu olaylardan sonra roman başladığı çizgiye geri dönmüştür. Dostoyevski'nin karakteri yaşadıklarıyla süslemesi ona can vermesi Budala'nın Dostoyevski’nin kendi ütopyasının romanı olduğunu gösterir. Prens Dostoyevski'in olduğu ve olmak istediği kişinin sentezidir. KAYNAKÇA 1) BUDALA Can Yayınları Çeviren: Mehmet Özgül 2) Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış Yazar: Berna Moran Yazan Recep ÇATALLAR
Budala
BudalaFyodor Dostoyevski · Nora Kitap · 201725bin okunma
·
24 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.