İskelenin üzerinde ya da evde giysileriyle uyuyor ve çizmelerini asla çıkarmıyordu, çünkü ayağına kramp giriyordu; birkaç kez çıkarmaya çalıştığında da ancak çok büyük çabalar pahasına bunu başarabiliyordu, o kadar ki çizmelerle birlikte deri de "tıpkı bir yılanın derisi gibi" kopup ayrılıyordu.