Gönderi

... Ölüm cezası ağır hapse çevrilmişti. Sibirya'da bir kale olan Omsk Hapishanesi'nin yolu böyle açıldı Dostoyevski'nin önünde. Altıgen bir avlunun içindeki Omsk Kalesi'nde dört yıl âdi suçlularla bir arada kaldı. O kadar ki bunların birçoğu insan olmaktan çıkmıştı âdeta. Fakat Dosto. "Yıldızın Parladığı An"ın bilgisiyle hepsini önce insan sonra suçlu olarak algılamayı başardı, hepsini kutsadı. Çünkü İsa en kirli ruhun bile içinde barındırdığı bir safiyet noktasından emindi ve her şey de o noktaya avdet için değil miydi? Bu yüzden Dosto., onlardan kaçmadı, onlara yaklaştı. Dosto. Omsk'ta bir an bile yalnız kalamadı, İncil den başka hiçbir şey okumasına izin verilmedi, kâğıtsız ve kalemsizdi, yazmak yasaktı. Oysa o "Yazamazsam ölürüm," diyordu. Yazabildi de. Cezaevi doktorunun uzgörüsüyle yazıp saklayabildiği notlarını dört yılın sonunda yine Sibirya'da yaşamak zorunda olduğu süre içinde Ölüler Evinden Hatıralar adıyla yayımladığında Rusya'da yer yerinden oynamıştı. Beşer iztırabını perdesiz peçesiz, süssüz özentisiz anlatan bu kitapta Dosto., hapishaneyi önce "Yaşayan Ölüler Evi" olarak adlandırmıştı. Sonra "Yaşayan"ı düştü, "Ölüler" kaldı.
Sayfa 75 - Timaş, 2015
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.