Gönderi

32 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
-16- "Omelas'ı Bırakıp Gidenler", "Rüzgârın On İki Köşesi" adlı Ursula K. Le Guin kitabının 16. öyküsü. Korona sebebiyle başlayan zorunlu dinlenme sürecinin benim için en önemli yönü, kitaplar okuma konusunda hız kazanmam oldu. Bu arayı özellikle Le Guin okuyarak geçirmek istiyorum. Üst üste okuduğum Le Guin öyküleri ve kitapları muazzam edebiyat tadı veriyor: güzel yazılmış, güzel çevrilmiş ve her yanından hakikilik, gerçeklik hissi akan bir edebiyat; okurunu kendi zihnine ve hayal gücüne ikna edebilen, yatıştırıcı, ilgi çekici diliyle benim gibi okuduğunu hayâl edemeyen bir okuru bile etkileyerek zihninde çeşitli imgelerin gezinmesini sağlayabilecek denli kuvvetli bir yazar Le Guin. Uçsuz Bucaksız, Uçuştan Uçuşa, özellikle Yaban Kızlar ve Devrimden Önceki Gün'le beraber şu anda devam ettiğim parmak ısırtacak denli etkileyici, muazzam güzellikteki "Dünyanın Doğum Günü" adlı eserinin öykülerini özümsemeye çalışarak okurken bir yandan da Le Guin'in çok beğenilen " Rüzgârın On İki Köşesi" adlı eserini de kitabın sonundan başlayarak öykü öykü okumaya karar verdim. Böyle yapmamın bir sebebi dışarıda öykülerin ayrı ayrı ekitap olarak basılmış olması. Böylece hem yazarın ilk dönem öykülerini tersten giden bir sırayla okuyarak farklı bir okuma yapmış olacağım ve ayrıca Dünyanın Doğum Günü'nün verdiği ağırlık hissini dengelemeye çalışacağım, kendimce. Rüzgârın On İki Köşesi'nin 17. ve son öyküsü, Devrimden Bir Gün Önce'ydi ve bu öykü bizde de ayrı bir kitap olarak basılmış bulunuyor. "Omelas'ı Bırakıp Gidenler" ise kitabın 16. öyküsü. "Omelas'ı Bırakıp Gidenler", hakikaten güzel bir öykü. Kitapta her öyküden önce Le Guin'in öyküyü yazma sebepleri veya öyküyle ilgili hatıraları veya düşünceleri yer alıyor. Omelas hakkında Le Guin, öyküyü yazma sebebi olarak düşünür William James'in "Ahlâk Felsefecisi ve Ahlâki Yaşam" adlı eserini söylüyor. Bu eserde James'in sorduğu soru şu: bir toplumun nihai mutluluğu ve refahı, bir bireyin nihai mutsuzluğu, istismarı ve sömürüsüne dayanıyorsa orada ahlâk barınıyor diyebilir miyiz? Cevap: hayır. İşte Omelas'ı Bırakıp Gidenler'de Le Guin bu soruyu soruyor: Omelas'taki harika, sağlıklı, refah, normal, saadet dolu hayatın var olmasının tek sebebi, bir binanın bodrumunda ışıksız, penceresiz, kurtuluşsuz senelerdir yapayalnız ve istismarı sürüp giden bir şekilde yaşamaya zorlanan 6 yaşında görünen bir çocuk. Omelas'taki herkes bu gerçeği biliyor. Ve hayat devam ediyor. Çocuğu görmeye gelenler, ziyaret edenler var. Hiç kimse gerçeği bilmezden gelemiyor. Ama bunu değiştirebilen de yok, çünkü Omelas'ın var olmasının tek koşulu bu çocuğun bu şekilde istismar edilmesi, insanlıktan mahrum bırakılması. Peki ahlâki olan hangisi? Buna devam edilmesi mi, edilmemesi mi? Eşitlikçi, istismar ve sömürüyü minimuma indirebilmiş toplumları bir olasılık olarak gören yazarın iyilik ve kötülüğün doğallığını, hak olan ve adil olmayanın yan yanalığını insan olmak tecrübesinin parçası olarak kabul ettiğini ve öyküde de bunu dile getirdiğini görüyoruz. Le Guin'in insanları karmaşık, çok katmanlı, bazen çok sade, ama iç içe geçmiş dünyalar, toplumlar, gelenekler, kültürler ve onların bütün var olan ağları içerisinde seçmeye çalışan, seçebilen insanlar. Ahlâki olanın seçmekte, seçebilmekte olduğuna işaret ediyor yazar. En kötü, en çirkin, en yoz, en korkunç anlarda bile, insan, seçebilir diyor. Öykünün adı bu anlamda ne çağrıştırıyor? Çok etkileyici buldum bu öyküyü ve iki kez okudum, birisi gündüz, diğeri ise ilk okumadan saatler sonra, akşam vakti. Şu ana dek okuduğum bütün öyküleri içerisinde Le Guin hissini en az veren öykü buydu, ama bu haliyle de çok etkileyici ve güzeldi. Öyküde işaret edilmiş olmasa veya sadece insanları kastediyor olsa bile hayvanların günümüz dünyasında insan toplumlarıyla olan zoraki, ve akla hayale gelmeyecek biçimlerde kötülüklerle devam eden ve insan kültürünün gerçek bir parçası haline dönüştürülmüş sömürü ve istismarını da akla getirdiğini düşünüyorum bu öykünün. Çünkü insanın hayvanla ilişkisi, yine çok karmaşık, çok sembolik ve çok gerçek, çok iç içe geçmiş ve tarihi bütün anlamları ile birlikte aslında öyküdeki çocuğun maruz bırakıldığı, toplum tarafından onaylandığı ve sürdürüldüğü muamelenin ve varoluş biçiminin aynısı aslında. Bu bir suç ve bu anlamda hepimiz suç ortağıyız. İnsan toplumlarının suçla, suçun yaratılması ve sürdürülmesi, onaylanması, desteklenmesi ve devam ettirilmesiyle olan ilgisi, Le Guin'in eserlerinde yankılanıp duruyor. Kötülüğün başka başka biçimleri şiddet içereninden şiddet barındırmayanına dek hayatta, gerçek yaşamda ve edebiyatta da devam ediyor. Le Guin, işte bunu da anlatıyor öykülerinde. Ve hakikaten, ne kadar güzel, ne kadar edebiyatı yücelten ve çoğaltan bir biçimde yapıyor bunu... Öyküyü herkese öneriyorum. -17- "Devrimden Önceki Gün" #65025562
The Ones Who Walk Away from Omelas
The Ones Who Walk Away from OmelasUrsula K. Le Guin · Creative Education · 199798 okunma
·
247 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.