Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

393 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
"Dünyanın Doğum Günü"nü okumak kolay olmadı; çünkü her ne kadar kitapta 8 öykü yer alıyor olsa da bunlar aslında birer roman. Le Guin'in kaleminin insanı afallatan niteliğini birebir görmek için tek başına bu eser bile yeter... Kitaptaki 8 öyküyü okuduğumuzda, yazarın ana meseleleri ile ilgili bir çok şeyi öykülere/romanlara son derece güzel, incelikli, edebiyatla uğraşan, edebiyatı seven herkese şaşırtacak bir beceri ve maharetle kotarılarak yerleştirildiğini görüyoruz. "Başka Bir Yer" adındaki üç öykülük toplama Le Guin kitabının çevirmeni Cem Akaş, bu küçük kitabın önsözünde yazardan "cinsellik antropolojisi" yapan bir yazar olarak söz ediyor. Bu, herhalde yazar hakkındaki genel kanılar ve tespitlerden biri olsa gerek ve "Dünyanın Doğum Günü" işte bu antropoloji çalışmalarının öyküleştirilmiş, küçük romanlara sığdırılmış ya da küçük romanlarla büyütülmüş, genişletilmiş örneklerini içeriyor. Kitapta başka gezegenler, başka kültürler, başka zamanlarda erkek, kadın, ergen; heteroseksüel, eşcinsel; bekâr, evli olmak üzerine bir çok olay, durum ve küçük öyküler var. Yine Le Guin karakterleri olarak burada karşımıza çıkan insanlar cinselliklerinin farklılıkları, değişiklikleri, gelenek ve görenekleri içerisinde kendilerine özgü oluşları ile anlatılıyorlar. Yine bu karakterler acı çekiyorlar, acı veriyorlar; anlamaya çalışıyor ve anlıyorlar veya anlayamıyorlar; bu karakterler kul oluyor, köle oluyor ve tanrı oluyorlar- inançları onların yaşamalarının en temel ögelerinden biri; ama kitabın son öyküsü daha doğrusu 130 sayfalık hacmiyle son romanı olarak Kaybolan Cennetler'de din bir aldanış ve reddedişin, gözlerini bağlayarak inatla görmeyi, anlamayı reddetmenin bir aracı gibi. Ama yine diğer Le Guin karakterlerinde gördüğümüz gibi, burada ve bu öykülerde de karakterlerimiz seçebiliyorlar. Seçebildikleri denli özgürler ve yaşıyorlar. En karmaşık durumlarda, olaylarda, hangi gezegen ya da kültürde yaşıyor olursa olsunlar, cinsiyeti ve cinsel arzuları ya da kimliğinin karmaşıklığının bütün karmaşası ve meydana getirdiği problemler arasında seçebiliyorlar... Le Guin karakterleri öyleler. Yabancı olmanın, ait olmanın veya olamamanın bütün sancılarıyla bu sayfalarda ter döken Le Guin karakterleri inanılmaz canlı, gerçek karakterler. İlk üç öyküde anlatılan insan cinsellikleri, gençlerin ergenliğe hazırlanışları veya bir diğer öyküde sedoretu adıyla anlatılan dörtlü evlenme biçimleri, ensest ilişkilerin ya da heteroseksüel tarzda olmayan cinsel davranış biçimlerinin öykü edilme biçimi kendi adıma hiç bir yerde denk gelmediğim denli ilginç, şaşırtıcı, bir yazar böylesine farklı,ilginç varoluşları nasıl hayâl edebilir ve bunları nasıl böyle insanı ikna eder şekilde, ve çok ama çok güzel bir edebi dille anlatabilir diye düşündüğüm sıradışı çalışmalar. Ama en güzel şu: dün geceden beri Rüzgârın On İki Köşesi adlı kitabında Aşağılardaki Yıldızlar öyküsünün baş karakteri Guennar aklımdan çıkmıyor. Sebebi: gerçek, kanlı canlı, hakikaten yaşadığına inandırıyor yazar beni Guennar'ın. Cortazar'da dil canlı ise burada karakterler...onların yaşayışları, düşünüşleri, belirişleri, vazgeçişlerinde bir yazarın kaleminin kurgu kaygısıyla ucundan kenarından çekiştirdiği belli olan müdahale izleri ve kalem hissi ve kokusu yok: ben okurken onları izledim ve izliyorum, gördüm ve görüyorum. Yaşıyorlar hepsi, öylesine gerçekler, benim için. İşte bu, benim için asla vazgeçemeyeceğim ve her daim seveceğim bir edebiyat lezzeti demek. Guennar artık Gusev'den farklı değil benim için... Gusev'in cesedi okyanusun diplerine usul usul inerken Guennar'ın dağ köklerinde diplerinde madenlerde yıldız bulmak için daha da derinlere inmek için yanan kalbini çok ama çok iyi hissediyorum, izledim çünkü onu, hem de dün gece! Kitabın her öyküsü ve her romanından ayrı ayrı söz etmek, konuşmak, bir çok şeyler düşünüp anlatmak ve yazmak gerekir, ancak bende o bilgi buralarda bitiyor. Kitabın son öyküsü- romanı Kaybolan Cennetler, bana Battlestar Galactica'yı düşündürdü. Ayrıca The Leftovers dizisini de düşündüm. Anlamı aramak için inanca ve dine sığınan herkes , bu arayışıyla kör olup yalana gömülen ve çürüyeni olduğu kadar, arayışıyla kaybeden tökezleyen ama inadına direnenler de beni etkiliyor. Kaybolan cennetler bu anlamda sözünü ettiğim dizileri andırıyor evet: 150 yıl önce dünyadan ayrılan uzay gemisi Keşif, yeni dünyasına doğru yol alıyor. Gemide inanç kök salıyor ve yükseliyor. Bir zamanlar bir arkadaşımın söylediği gibi, bazen sadece sorular vardır. Cevaplarını bilmediğimiz ama cevapları olduğuna inanarak yaşamaya devam ettiğimiz sorularla bu gezegen de Keşif adlı uzay gemisinden ve orada yaşayan yeni nesillerden farklı değil. Ve hem bu öyküde hem diğer öykülerde Tanrı adı en çok geçen karakterlerden birisi olsa da asla kendisi değil: bir insan, bir kadın, bir çocuk, bir erkek Tanrı dedikleri. Peki neredesin sen? Bomboş bir uzay uzanıyor önümüzde.... Le Guin okumaya başlamayı düşünenler varsa bu kitabı önermiyorum elbette. Yorucu bir kitap bu. Ama en sevdiğim kelimelerden birisini bir kere daha kullanmam gerekirse, muazzam bir eser. Hakikaten. Gerçek edebiyat. Muazzam güzellikte bir edebiyat eseri. Ne mutlu bir gün okuyacak olanlara....
Dünyanın Doğum Günü ve Diğer Öyküler
Dünyanın Doğum Günü ve Diğer ÖykülerUrsula K. Le Guin · Metis Yayınları · 2018109 okunma
·
271 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.