“Gördüğüme inanırım” deyimini herkes bilir Fakat görebidiklerimizin birçoğu yanılsamadır. Örneğin, tipik bir manzaraya baktığımızdan filme benzer bir panorama gibi gözükür. Gerçekten retinadaki optik sinirin konumuna uyan görüş alanımızda kocaman bir boşluk bulunur. Bu büyük çirkin siyah noktayı nereye baksak görebilmeliydik aslında. Ama beynimiz bu boşluğu gizleyerek ve normalleştirerek kapatır. Bu aslında görüş yeteneğimizin bir kısmının bizi kandırmak için bilinçaltımızdan yaratılan bir sahtekârlıktır.
İngilizcede “görünümle öz aynı şey olsalardı bilime ihtiyaç kalmazdı” diye bir deyim vardır. Retinada yalnızca kırmızı, yeşil ve maviyi görebilen sensörler vardır. Bu aslında sarı, kahverengi, turuncu ve diğer bir sürü rengi hiçbir zaman göremediğimiz anlamına gelir.
Bu renkler vardır, fakat beynimiz kırmızı, yeşil ve maviyi farklı
yoğunluklarda karıştırarak bunları görebilir (Bunu renkli televizyona çok yakından baktığında görebilirisiniz. Aslında, yalnızca kırmızı, yeşil ve maviyi içeren noktalar toplulukları görebiliyorsunuzdur. Renkli televizyon aslında bir yanılsamadır).
Gözlerimiz, derinliği görebildiğimizi sanmamıza neden olarak da bizi aldatır. Gözlerimizin retinaları iki boyutludur, ama birkaç santim mesafeyle iki ayrı gözümüz olduğundan sağ ve sol beynimiz ikisinden gelen resimleri birleştirir ve üçüncü bir boyut gördüğümüzü hissettirir. Bir nesnenin de bizden ne kadar uzakta olduğunu, kafamızı hareket ettirdiğimizde nasıl hareket ettiğini gözlemleyerek anlayabiliriz. Buna da paralaks denir.
California Teknoloji Enstitüsü'nden Dr. Roger W. Sperry, 1981'de, beynin iki yarıküresinin tıpa tıp kopya olmadığını, ikisinin farklı görevler yürüttüğünü göstererek Nobel Ödülü kazandı. Bu sonuç, nörolojide sansasyon yarattı (ayrıca hayatınıza sağ beyin-sol beyin ayrışmasını uygulamayı iddia eden kişisel gelişim kitapları endüstrisini de etkiledi).
Normalde, iki yarıküre arasında düşünceler gidip gelerek birbirini tamamlar.Sol beyin daha analitik ve mantıksaldır, sözel yetenekler burada bulunur. Sağ beyin daha sanatsal ve bütünseldir. Sol beyin baskın olandır ve son kararı o verir. Komutlar, sağ beyin ve sol beyin arasında korpus kallozum aracılığıyla gidip gelirler.
Fakat bu bağlantı kesilirse bu sağ beynin sol beynin diktatörlüğünden özgürlüğünü kazanması anlamına gelir. Belki de sağ beyin kendi iradesine sahip olup baskın olan
sol beynin istekleriyle çelişecektir.
Kısaca, bazen aynı kafatasında vücudun kontrolü için yarışan iki farklı irade bulunabilir. Sanki yabancı bir uzantıymış gibi sol elin kendi kendine hareket etmeye başlaması (sağ beyin tarafından kontrol edilir) tuhaf bir durum yaratabilir.