Gönderi

Bu zehir gibi günlerde Zorba'nın telgrafını aldım. «Çok güzel, yeşil bir taş buldum. Hemen çık gel. «Zorba.» önce kızmıştım. Milyonlarca insan, can ve kemiklerine güç verecek bir parça ekmekleri olmadığı için kıvranıp dize gelirken, bize çekilen bir telgraf, güzel bir yeşil taşı görelim diye, bin millik bir uzaklığı aşmamızı istiyordu! Güzelliğe lanet olsun, dedim, çünkü güzellik kalpsizdir ve insanın acısıyla ilgilenmez. Ama birden irkildim; kızgınlığım geçmişti bile, ve ben, Zorba'nın bu insanlık dışı çağrısının, içimdeki başka bir insanlık dışı haykırışa karşılık verdiğini anladım. İçimdeki vahşi bir kuş, kaçmak için kanat çırptı. Ama ben kaçmadım. Kaçmayı göze alamadım. Trene binmedim, içimdeki kutsal ve devce çağrıya kulak vermedim, korkusuzca bir akılsızlık yapmadım. Mantığın ölçülü, soğuk ve insanca sesine uydum. Kalemi aldım, Zorba'ya yazıp açıklamada bulundum. O da bana yanıt verdi: «Kusura bakma patron ama, sen bir kâğıt faresisin. Şu zavallı sen de, hayatında bir kez olsun güzel bir yeşil taş görebilirdin, ama göremedin. Vallahi işsizken bir yerde oturuyor ve kendi kendime düşünüyordum «Cehennem var mı, yok mu?» diye. Fakat dün bunu alınca şöyle dedim: «Bazı kâğıt fareleri için kesinlikle bir cehennem var.»
··
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.