Gönderi

Sanatçılar, sizin gibi, benim gibi, yoğun karşılaşma anlarında çok belirgin nörolojik değişiklikler yaşarlar: Artan kalp vuruşu; yüksek kan basıncı; boyadığımız sahneyi daha canlı görebilmemiz için gözlerin kısılarak görüşün daralıp yoğunlaşması; çevremizdeki şeylere karşı (zamanın geçişine olduğu gibi) kayıtsızlaşma... İştahımızın kesildiğini duyumsarız. - kişiler yaratıcı edim esnasında yiyip içmekle ilişkisini kesip, yemek zamanının geçtiğini fark etmeden çalışmalarına devam edebilirler. Tüm bunlar otonom sinir sisteminin etkinleşmesiyle ortaya çıkarlar. Ve ne ilginç ki tam burada karşımıza Walter B. Connon'un ''kaçma-savaşma-'' mekanizması olarak anlattığı görüntü karşımıza çıkıyor. Bu, geniş anlamda kaygı ve korkuda bulduğumuzun nörolojik karşılığıdır. Oysa sanatçı ya da yaratıcı bilim adamının hissettikleri kaygı veya korku değildir; coşkudur. Sanatçının yaratma anında duyumsadığı memnuniyet ya da tatmin değildir. Daha çok coşkudur bu, bilincin artışıyla atbaşı giden, kişi kendi gizilgüçlerini gerçekleştirirken akıp giden duygu olan coşku.
·
2 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.