Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

432 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Çanakkale.... Vatan topraklarının nasıl büyük bir fedakarlıklarla korunup, kurtarıldığını; ailelerinden, çocuklarından, eşlerinden ayrı, canlarından vazgeçip vatan topraklarından vazgeçmeyenlerin destanı! Meraklılarına kesinlikle tavsiye ederim. Kitaptan Alıntılar Elbette... Her sancak asker için bir çekim merkezidir. Çünkü o timsal, askerin namusudur, şerefidir. Kahramanlığıdır... ... Zira bu utancı silmenin, bu acıyı unutmanın tek çaresi, Çanakkale'de her şeye rağmen mutlaka başarılı olmaktan geçmektedir. Çanakkale bir milletin, bir devletin kendi küllerinden Anka Kuşu gibi doğduğu, yeniden dirildiği; adeta gömülen mezarından, üstündeki tahtaları ve toprakları atarak, hayata yeniden döneceğ i yer olmalıdır. ............ Yeniden ve her şeye rağmen ayağa kalkmak... Komutanlar çıktıktan sonra Mustafa Kemal: " Bir gün düşman gelecek, gelsin. Her noktada karşılarında bizi bulacaklar! Öfkeli, inançlı, kararlı, yaşamak için ölümü göze almış bizleri bulacaklar... Her taşın, her ağacın arkasında, her siperin içinde bizi bulacaklar. Karşılarına bir Alçı tepe gibi, bir Conkbayırı gibi, bir Kocaçimen gibi dikileceğiz..." diye düşündü. "Hak uğruna ekmek verirsen, sana ekmek verirler. Hak uğruna can verirsen, sana da can bahşederler. Şu çınarın yaprakları dökülse dâhi Allah ona yapraksızlık azığını bağışlar." Barış zamanı ter dökmeyen savaş zamanı kanını döker, can bırakır. Bütün canlılığı ile sabah oluyordu. Yeni bir gün, yeni bir ümit demekti. Yeniden yaşama sevinci demekti. Hayat, bir suyun kendi yatağında yavaşça akıp gitmesi gibi kendi düzeninde sürüyordu. "Ey ecel git söyle beklemesinler bizi evde!" Ya siz burasını ne sanıyorsunuz! Bu haliniz nedir! ............ Burasını ne bellediniz ki? .... Oyun yeri mi?... .......... Ne sanıyorsunuz bu toprakları! Burası, bu topraklar ölümün her an kol gezdiği, ölümün hangimizin yakasına yapışacağının bilinmektediği topraklar... - Şöyle der;" Ömrün uzun yazıldıysa, seni yılan da ısırmaz, kılıç da ok da yaralamaz." Bilinmezler, varsayımlar içinde varları görmek ve gerçeğe ulaşmak... 57. Alay'ın yiğitleri, anaların biricik kuzuları, babaların aslanları kutlu bir yolculuğun başında olduklarını bilmeden, uzaklardaki tepelere gözlerini diktiler. - Efendim bakın! - Askerler! - Kaçıyorlar! - Bunlar gözcülerimiz olmalı! Hemen Mustafa Kemal Bey gruptan ayrıldı ve hızla askerlere doğru yürüdü. Askerlerin bazıları yaralı olduğu halde arkalarına sık sık bakarak tepeye doğru ilerliyorlardı. Onbeş kişi kadardılar.......... Durumu iyice merak eden tümen komutanı önlerine çıktı. Kollarını açtı. Kızgınlıkla sordu: - Neden kaçıyorsunuz! .... .. - Efendim düşman! ............ - Düşman nerede! - İşte! .................... -Düşmandan kaçılmaz! - Efendim cephanemiz tükendi. - Cephaneniz yoksa süngünüz var! Size ben taarruzu emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum! Birkaç mezarın dikilen tahtasını düzelten Yüzbaşı duyduğu gürültüler üzerine dikkatini çadıra doğru çevirdi. Bir öfkeli ses bağırıp çarpıyordu. Sadece bir deri parçası tutan kolunu kesmesi için erin biri Abdülkerim' e çıkışıyordu. - Hay senin kalıbına! Kes dedim şunu! ............. ...... - Onlar canlarını verdiler! Ben, bir kolumu vermişim çok mu! .............. - Kimin acelesi yok ki... Sizlerin ölmeye, bizlerin de size müdahaleye... .....Bu attıkları toprak uğruna, bir karış da olsa bu toprak uğruna, bir bir toprağa düşüyorlardı. Eh ne yapalım er meydanında, muharebede deli olmak lazım. Bu mahşer, aklı başında çekilmiyor. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe sekiz metre yani ölüm muhakkak... Pek çok sayıda kayıp vardı. O gün 51 subay şehit, 97 subay yaralı; 3369 er şehit, 5967 er de yaralı olmak üzere toplam 9484 kişilik kayıp vardı. ........ Ayrıca Anzak makineli tüfeklerinin bu muharebe esnasında harcadığı mermi sayısı 960.000 di. .. ... O sırada bir misket parçası Mustafa Kemal' in sağ tarafına şiddetle çarptı. Bir an sendeleyen komutan ne olduğunu anlamadı. Elini göğsüne götürdü. Kan görmeyince çarpışmalara dikkat kesildi. 24. Alay komutanı Nuri Bey ceketinin göğüs kısmındaki deliği görünce irkildi. Heyecanlandı: - Efendim vuruldunuz! - Aman Nuri Bey susun... Asker vurulduğumu duymasın! Ben, Gavur Ahmet, Mehmet Çavuş, Veli Onbaşı, Saka Ömer, Sami ve Rami, Saldıralım İbrahim 57. Alay'ın en kıdemlileriyiz. Burada en eski olmak pek çok şeyi hatırlamak, bilmek ve görmek demektir. Doğru çok şey yaşadık, gördük. Bilmiyorum ki, bu yaşadıklarımızı, gördüklerimizi gelecek nesillere anlatmak mümkün olacak mı? Arka kapağından alıntı 57. Alay, 25 Nisan 1915 sabahı emir almamasına rağmen komutanları Mustafa Kemal' in kişisel insiyatifiyle Conkbayırı' nda büyük kara çıkarmasını durduran Osmanlı alayıdır. Keyifli okumalar dilerim.
57. Alay Çanakkale
57. Alay Çanakkaleİsmail Bilgin · Timaş Yayınları · 2020393 okunma
·
55 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.