20. yüzyılın başlarında Yeni Ontoloji
ekolünün tekrar açıklığa kavuşturduğu gibi,
varlığın dört düzeyi vardır: maddî düzey, biyo-sosyal düzey, psikolojik düzey ve ruhî-aklî
düzey.
Her düzeyin temel karakteristiği, varlığını
gerçekleştirdiği ve bir önceki düzeyde mevcut
olmayan düzeye özgü kanunlar ve yeni (novum)
unsurlar tarafından belirlenmiştir.
Maddî düzey fizik ve kimya kanunlarıyla
karakterize edilir.
Biyo-sosyal düzey, maddî
varlık düzeyininkilere ilaveten (sınırsız çeşitlilik
ve zenginlikteki) yeni kanunlarla var olma
imkânına sahiptir.
Canlı varlıkların ortaya
çıkmasıyla birlikte vücut bulan psikolojik düzey,
maddî ve biyo-sosyal varlık düzeylerinin
kanunları uyarınca gelişen psikolojik hadiseleri
içerir. Korku, aşk ve benzeri içgüdüler bu
tabakanın unsurlarıdır.
Ruhî-aklî varlık düzeyi ise insan’la ilişkilidir.
Din, ahlâk, sanat ve bilgi bu son düzeyin
problem alanlarıdır. Bu düzeyde bütün hadiselerin kendi özel kanunları vardır. Her
düzeye var olma imkânını veren, ama onları
daha önceki düzeylerin kanunlarından özgür
kılan bu nihaî düzeydir. Ruhî varlık düzeyinde
bu özgürlük, akıl sahibi insanın sorumluluğunun
kaynağıdır.