Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
36 saatte okudu
ACILARIN SENİN DEĞİLSE KİMDEN MİRAS ALDIN!!!
Çocuklukta yaşanan acıların inkarı ve bunun hayatlar ve toplum üzerindeki etkisine odaklanan felsefe, psikoloji ve sosyoloji öğrenimi görmüş ünlü Psikanaliz ve yazar Alice MİLLER. Ona göre Sigmund Freud; “bütün suçu çocuğa yükleyip ebeveynleri kayırarak hüküm süren ahlaka çekinmeden kendisini bırakmıştır.” Dördüncü emir tarafından kontrol altına alınmaya çalışılan bir düzene, toplumun bize dayattığı ahlak ve kurumsallaşmış dinin taleplerini benimseten psikolog ve psikiyatrlardan farklı olarak Miller’in merkezinde; çocukluğumuzda maruz kaldığımız travmalar, fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, taciz, ensest yaklaşımlar, sevgisiz ve güvensiz geçen dönemler var. Dördüncü emirden sıkça bahsediyor peki nedir emirler? Anneni babanı sev, onlara saygı göster, her ne yaşatmış olurlarsa olsunlar onları affet!!!davranışlarını görmezden gel, normalize et vs. diye devam eden kalıplaşmış kelimeler. Peki biz çocukluğumuzda maruz kaldığımız her hangi bir olumsuzluğa nasıl tepki gösterecektik? Tabi ki ebeveynlerimiz koşulsuz severek ve ahlak kurallarının dayattığı şekilde davranarak, onları hep haklı görerek! Peki onlar haklılarsa yıllarca okuduğumuz yazarların eserlerine sirayet eden olumsuz aile ilişkileri, çocukluk travmaları değilse ne olabilirdi? Tabi madalyonun iki yüzü var birinci yüzünde siyaset dünyasından örnekler var; güç ve sayılma açlığının nasılda asla doyurulamadığını, bu insanlar ne kadar güce sahip olurlarsa, zorlama bir tekrar süreci içinde kaçmaya çalıştıkları o en baştaki iktidarsızlık, acizlik duygularını yeniden canlandıracak eylemlere girişmek için cesaret bulan Hitler, Stalin, Napolyon, Miloşeviç, Saddam Hüseyin ve halkına zulmetmeye devam eden diktatörler... Miller’e göre bu adamların elde ettikleri güç, nihayetinde onları acizliğe ve güçsüzlüğe gömecek kadar suistimal etmeye sevk eden şey onların bedenlerindeydi, bedenleri çocukluktaki hissettikleri iktidarsızlık ve acizlik bilgisini taşıyordu. İkinci yüzünde Miller; “Zehirli Pedagojiye”maruz kalmalarına rağmen, sınırsız güç elde etme ya da diktatör haline gelme ihtiyacı duymayan, yaşadıklarını belkide yazarak anlatmaya çalışan ünlü yazarlara çeviriyor. Dostoyevski’nin rulet bağımlılığı ve epilepsi nöbetlerinin, Karamazov Kardeşler adlı eserindeki gaddar babanın kendi babası olduğuyla yüzleşseydi farklı olur muydu? Antov Çehov’un hayatı boyunca tüberkülozdan muzdarip olması ve çok erken yaşta hayatını kaybetmesi, Baba adlı yapıtındaki kendi alkolik babası sebep olabilir miydi? Franz Kafka’nın erken dönemdeki kaygıları ve anne babasının elinden çektikleri bir tabu olarak kaldı. Babaya Mektup adlı yapıtı aslında Kafka’nın yüzleşemediği babasına bir çağrıydı ancak annesi bu konuda ne yazık ki destek olmadı. Dönüşüm ve Yargı yapıtları Kafka’nın yaşadığı ızdırabı aslında ne kadar net gösteriyor. Nihayetinde bu travmalarla bedeni başa çıkamadı ve tüberküloza yakalandı ve kırklı yaşlarında öldü. Nietzche’ nin bedenide bu yükün altında kaldı ve gençken şiddetli baş ağrılarıyla ve güçlü duygularının bastırılmasına sebep olan romatizmadan şikayet etti. Sıkıntısının asıl kaynağının günlük hayatını yöneten sahte bir AHLAK olduğunu onun dışında kimse farketmedi eserlerinde dile getirdi belki aydınlanmış biri yardım etseydı aklını yitirmezdi. Marcel Proust’ un astımıda bu travmayı çok net anlatıyordu. “Çok fazla hava(sevgi) soluyor ve o miktarda havayı( hakimiyet) soluk olarak geri vermesine izin verilmiyordu.” Yani annesinin insanı içine çekme yutma talebine karşı gelemiyor. Marcel’in bedeni için annesinin idaresi ve bunaltıcı kaygısı asla samimi bir sevginin ifadesi değil, korkunun belirtisiydi. Bedeni muhtemelen doğduğundan beri hakkati biliyordu. Kayıp zamanın izinde serisini bu içsel karmaşa içerisinde yazdı. Virginia Woolf hayatı boyunca tekrarlayan bir depresyondan muzdaripti ve ancak yazarak güç bulur, acısını böyle ifade etmeyi ve sonunda çocukluk ve ergenlik travmalarından (üvey erkek kardeslerinin cinsel istismarları) kurtulmayı umar ancak depresyonu galip gelir ve kendini boğar. (Sebep olan ayrıntı kitapta anlatılıyor) Arthur Rimbaud, Friedrich Von Schiller, James Joyce, Yukio Mişima’nın pek saygıdeğer ebeveynlerinin davranışları bedenlerinde hasar bıraktı ve hepsi genç yaşta hayatını kaybetti. Yazmak onlar için o dönemin şartlarında en makul çözümdü zannımca ve iyiki de yazmayı tercih etmişler. Daha önce okuduğum
Seninle Başlamadı
Seninle Başlamadı
ve
Olgunlaşmamış Ebeveynlerin Yetişkin Çocukları
Olgunlaşmamış Ebeveynlerin Yetişkin Çocukları
kitapları daha çok yöntem üzerinde durmuştu bende ki etkisi o yönde oldu ama Alice Miller üzerini örttüğüm her şeyi böyle net bir şekilde acıtarak, aldığım yaraları unuttuğum yerden çıkararak ellerime bıraktı, kollarımın ağrısından anladım işte dedim bu kadar. Bedenlerimiz aslında bize mesajlar veriyor hiç bıkmadan ama öteliyoruz, susturuyoruz, görmezden geliyoruz çünkü çocukken bize aynısı yapıldı belki de! Tabi bu yönde bir şikayeti olmayan sevgiyle ve güvenle büyümüş insanlar için anlatmıyor bunları daha cok travmatize edilmiş, bağımlı, şiddete meyilli, yeme bozukluğu olan hastaların güncelerinden yola çıkarak sorgulamamızı sağlıyor. Kitabın her cümlesi çok çok önemliydi benim için ne kadar acıtsada yazılanlar sorgulama yönümü farklı bir yöne çevirdi. Bir yıldır sürekli bu sorgulamaları yapma cesareti göstermiş biri olarak bana çok şey kattı size de katacağına çok eminim ki umarım çok yara almamış bir yetişkin olarak sadece kendi çocuklarınıza doğru yaklaşım için edinirsiniz. Ama ahlak yasaları, hiçbirimiz için adaletli olamıyor maalesef öyle “Affet özgürleş” ritüellerine de karnım tok artık bunlar bizi bir yere götürmedi daha cok normalıze ettik daha çok ödün verdik ve daha fazla hastalık üretti bedenimiz, ona kulak verin bedenimiz sadece zihnimizin aracı değil daha fazlası.
Beden Asla Yalan Söylemez
Beden Asla Yalan SöylemezAlice Miller · Okuyan Us Yayınları · 20193,112 okunma
··
849 görüntüleme
Derya okurunun profil resmi
Çok içten yazılmış, elinize sağlık .
Eda Tülüce okurunun profil resmi
İçeriği çok güzel anlatmışsınız, maalesef anlatılanlar günümüz toplumunda geleneksel ahlak açısından bakıldığı için hala devam etmekte, farkındalığı yüksek bireyler olmaya doğru evrilmek yeni nesillere rehberlik için bizim bir şansımız olacak. Emeğinize sağlık.
Can Karakuş okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık, güzel inceleme 👍
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.