Bir kitabı hem dolu dolu hem de süper denecek kadar akıcı bir şekilde yazmak herhalde Hans Fallada'ya ait bir özellik olsa gerek. Yazarın okuduğum bu üçüncü romanında da aynı akıcılığı gördüm. Kitap o kadar hızlı ilerliyor ki insanda adeta elinden hiç bırakmadan okuyup bitirmek isteği uyandırıyor.
Yazar, gerçek hayatta bir süreliğine kapatıldığı bir tımarhanede şifreli olarak yazdığı bu kitabında, hayatta her şeye sahipken alkol bağımlısı haline gelen birinin elindekileri bir bir kaybederek nasıl dibe vurduğunun hikayesini anlatıyor. Ama aslında kendi gerçek hayat hikayesinden bir bölümü bizlere sunuyor.
Büyük oranda otobiyografik özellik taşıyan yazarın bu kitabını ben çok büyük beğeniyle, keyifle ve büyük merak içerisinde okudum. Herkese de okumasını tavsiye ederim.