Beckett’in sanat ve di-
lin başarısızlığını mercek altına al-
dığı poetik ve dramatik arayışı ister
Wittgenstein’ın Tractus’ta ilan ettiği
“üzerine konuşulamıyorsa, susulma-
lı” sözüne, ister Heidegger’in Varlık
ve Zaman’da gayrisahih boş konuş-
manın başarısızlıkları üzerine dü-
şüncelerine ya da ister dilin oriji-
ninin olmadığı ve hiçbir şeye işaret
edemediği yönündeki postmodern
düşüncelere olsun, onu çağdaş fel-
sefeye alabildiğine yakınlaştırır. Ke-
limeler bir şeye nasıl işaret eder? Dil
dünyaya nasıl çengel atar? Beckett’in
sanatı aynı zamanda anlamı eksik-
siz ifade etme hamlesini dışlar ve
engeller. Söylemeye, adlandırmaya,
anlamın üzerine kelime giydirmeye
duyulan kaçınılmaz ihtiyacın da far-
kındadır. Tam da “söylemeye gerek
yok” tabirinin üzerine kurar kelime
oyununu.