Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

168 syf.
8/10 puan verdi
·
6 saatte okudu
Luan Starova’yı ilk kez bu kitapla tanımış oldum. Yazarın babasının Türkiye’nin ilk başbakanlarından ve üstelik Fethi Okyar’ın da kuzeni olduğu bilgisi beni epey şaşırttı doğrusu. Bu kitap yazarın Balkan Efsanesi olarak adlandırılan yapıtının bir kitabıymış. Kitap 1997 yılında Fransa’da en iyi yabancı kitap ödülünü almış. Yazar bu efsanelerde 20. yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünden aynı yüzyıl Yugoslavya’nın dağılışına kadar kendi ailesinin izlerini sürüyor. Bu romanında da mekân Balkanlar ama burayı yerleşmiş bir nefret bölgesi değil daha çok farklı etnik grupların açlığa, kıtlığa, sefalete ve savaşlara birlikte katlandıkları bir yer olarak görüyor/gösteriyor. Yazar, Balkanların bilinmeyen ya da bize tamamıyla yabancı olan bir yüzünü gözler önüne seriyor. Çünkü Batı dünyası için Balkanlar yüzyıllardır savaş, çatışma gibi kelimelerle eş anlamlı hale gelmiştir. Yazar burada okuyunca Balkanların aslında bu şekilde olmadığını, orada yaşayan farklı etnikteki halkların ortak bir şuura ve geçmişe sahip olduğunu, huzur içinde birbirlerine saygı duyarak kardeşçe yaşadıklarını vurgulamak istiyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sıradan insanların portresini çiziyor. Savaş sonrası olayları, keçi beslemenin yasaklanmasını, yeşermeye başlayan yeni rejimi, otorite ve insanlar arasındaki ilişkileri sorguluyor. Tarih boyunca önce Barbarlar, sonra Romalılar, ardından Bizanslar, derken Osmanlılar, Balkanların siyasi ve sosyolojik çehresi değişikliğe uğrattılar. Balkanlar, Osmanlı İmparatorluğunun çöküşüne tanık olmuştu. Daha sonra Balkan Savaşlarını, sonra Birinci Dünya Savaşı’nı, sonra İkinci Dünya Savaşı’nı görmüştü, ama hiç kimse o güne kadar keçilerle uğraşmamıştır. Keçi, yoksulun, ezilmişin, hor görülmüşün, direnenin yanında kaldı her zaman. Balkan halkları hayatlarını keçilere borçludur. Farklı mezhepler ve milliyetlerden insanlar keçiler aracılığıyla yaklaşmışlardı birbirlerine. Bu romanın kahramanları da onlardır! Kitapta geçen keçilere dair birkaç önemsiz bilgi: Kahve keçi sayesinde keşfedilmişti, Bağ budayarak nasıl daha çok üzüm elde edileceğinin işareti keçiden gelmişti, Ağırlığı ineğinkiyle karşılaştırılacak olursa, keçi, ineğe oranla sekiz ila on kat fazla süt verir, Keçi sütündeki kazein özellikle iyi sindirilir, çünkü hafif ve lezzetli yapısında, pıhtılaştırıcı özelliklerinden dolayı ana sütünün özelliklerine çok yakındır, Keçi yoksulun Balkan ineğidir. Hikâye bir çocuk tarafından anlatıldığı gibi bazen her şeyi bilen bir anlatıcı da işin içine giriyor. Bu iki kişi arasında olaylar gidip geliyor. Olaylar 1940’lı yılların sonunda Skopje adlı bir kasabada geçiyor, özellikle Tito’nun Stalin’den ayrıldığı bir döneme denk geliyor. Bu dönemde Tito’nun Yugoslavya’daki komünist rejimi ülkede sanayileşme ve kalkınma programını başlatır. Bu, o zamanlar tarıma dayalı ekonominin ve çiftçiliğin ve hayvan yetiştiriciliğinin bitirilmesi anlamına geliyordu. Yerlerinden edilen çoban ve köylüler şehir fabrikalarında çalışmak ve yeni proletaryayı oluşturmak için kasabalara çağrılırlar. Yani çobanların kısa vadede işçi sınıfına dönüşmesi gerekiyordu. Onlarla birlikte keçiler de gelirler. Kent bundan böyle keçiler dönemini yaşamaya başlar. Ancak ülke o sırada kaçınılmaz bir denemeler döneminden geçiyordur, cadı avı sürdürülüyor, dinsel ve ideolojik kıyımlar devam ediyor, sınıf mücadelesi adına hırsızlıklar şiddetle tekrarlanıyor, kısacası kan akıyordu. Böyle bir dönemde keçilerin sütü beyaz ve cömertlikle insanoğlu için akar. Kitapta bu gerçek şöyle ifade ediliyor: “İnsanların birbirlerinin kurdu oldukları bu güç zamanlarda keçilerin sütü, bileşimi ya da formülü Parti’nin yayımladığı hiçbir belgede, Yeni İnsan’ın yaratılmasına ilişkin planların hiçbirinde tanımlanmamış bir dayanışma iksiri oluşturuyordu.” (23) Bu durum büyük bir ikileme sebep olur. Keçiler süt ve peynirle kasaba halkının açlığına çare olurken merkez hükümet keçileri sosyalizmin düşmanları ya da partinin ayağında bir diken olarak görür ve keçilerin katliamını talep eder. Her şeyden keçiler sorumlu tutulur. Fabrikalar, okullar, yollar, köprüler konusunda planlar gerçekleştirilemez. Halk kontrol altına alınamaz. Kitapta bu durum şöyle ifade ediliyor: “Keçiler sosyalizmin can düşmanıdırlar, keçiler yüzünden şanlı işçi sınıfımız komünizme hiç ulaşamayabilir. Keçiler, sosyalizmin tüm varlığını: ağaçları, ormanları mahvediyorlar. Bundan dolayıdır ki, el ele vererek onları yok etmemiz gerekiyor.” (97) Olayları anlatan çocuğun babasıyla keçilerin lideri Çanga bu keçi sorununa bir çare bulmaya çalışırlar. İkisi birlikte geçmiş ve yakın tarihte keçilerin oynadıkları değerli, gerekli rolün kanıtlarını bir araya getirmeye çalışırlar. Günah keçisi ilk defa gerçekten keçiler oluyor.
Keçiler Dönemi
Keçiler DönemiLuan Starova · Yapı Kredi Yayınları · 2000180 okunma
··
332 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.