Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

344 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Entelektüel Bir Devrim: Annales Okulu
Tarih ilmine devrimci bir soluk: Annales Okulu. Peki nedir bu Annales Okulu? 1929 senesinde Lucien Febvre ve Marc Bloch’un öncülüğünde “Annales d’histoire économique et sociale” adındaki derginin oluşturulmasıyla yayım hayatına başlayan yeni bir ekoldür. Peki bu ekol tarih ilmine ne katmıştır? Bu dergi etrafında toplanan kişiler tarihin sınırlarını bertaraf etmiştir. Kalıpların dışına çıkmış ve disiplinlerarası bir yaklaşımı savunmuştur. Yani bir tarihçi, coğrafya, sosyoloji, psikoloji ve antropoloji gibi alanlarla da işbirliği içinde olmalı, tarihin içine dâhil edebilmelidir. Ayrıca savaşlar tarihi, diplomasi gibi konulara yoğunluk gösterilen eski tarih anlayışı, Annales Okulu ile birlikte toplumsal ve ‘yapısal’ olaylara da göz atmanın gerekliliğini savunmuştur. Tarihsel yapılar, yapısal olan, uzun süreçli inceleme merceği altına alınmıştır. Belgeleri bire bir aktarmak yerine belgelerle konuşmayı ve onlardan sorular çizgisinde cevaplar almayı hedeflemişlerdir. Lucien Febvre, eski tarih anlayışına yönelik sert söylemlerini dile getirir: “Ve sundukları Tarih imajı, akıllı ve düşünen insanların hoşgörülerini kazanmaya yönelik değildir.” Sınırlamaları reddedemeyen, tek bir kalıba bürünen kişileri topa tutmaya devam eder: “Uçak yapan mühendisin gözünde İkarus'un değeri bir hiçtir. Hepsinin modası geçmiş! Ve önyargı giderek hâkim oluyor” Peki Ikarus kimdir? Ikarus, babası tarafından yapılan kanatlara sahip olan mitolojik bir karakter. Babası bu kanatlara karşılık Ikarus’a öğütlerde bulunur: Uçarken zevk almaktan kaçınmasını, güneşe yakın uçmamasını ve denize yakın uçup kanatlarını nemlendirmesini söyler. Ikarus bu tavsiyeleri göz ardı ederek yükseklere doğru uçmaya başlar. Güneşe yaklaştıkça balmumundan yapılan kanatları erir ve Ege Denizi’ne düşerek hayatını kaybeder. Bu sitemlerin ardından yeni bir çarpıcı düşüncede bulunuyor Febvre: “Fırınlarda elektrikli aydınlatmanın ortaya çıkışı, geçici çözümler için toplanan diplomatik bir kongreden daha önemli bir tarihi olay olmuştur.” Geçmiş fetişizmine yakalanan bireylerin tarih ilminden ne beklediklerini sorgulamaya yöneltmek konusunda oldukça etkileyici bir düşünce olmalı. Oscar Wilde’a ait, uzunca zaman aklımda olan ve sürekli düşündüğüm bir söz vardı ve Wilde şöyle diyordu: “Tanımlamak, sınırlandırmaktır.” Febvre’in makalesini okurken de: “Bütün tanımlar bir hapishanedir.” sözüne rastladım; aldığım hazzın inanılmaz boyuta ulaştığını söyleyebilirim. Annales’in manevi babası Febvre’in düşünceleri burnuna kadar gelmiş bir kişiyi yansıtıyor adeta: “Sinir bozucu bir eğlenceyle, saf ve içten seslerin bize şunları söylemelerini işitmek istemiyoruz artık: ‘Hey tarihçi, bunları bilmen gerekir: Papa Anaclet'in ve Sultan Mahmut'un ölüm tarihleri nedir?’” Tarih ezberden oldukça uzak bir ilimdir ve asıl olan ezbersiz, belgesiz (belgelerin yokluğunda) de tarih yapılabileceğidir. “Furet'ye göre, kaynakları ("veri" demiyor) sorgulamak yetmez, "icat edilmiş" olabilecekleri de düşünülmelidir.” Ek olarak: “Carr "gerçek"lerin ve "yorum"ların kesinlikle birbirlerinden ayrılabileceği düşüncesine karşı çıktı.” Ya ele aldığım kaynak hasta bir ruhun kendi düşüncelerini sıkıştırdığı bir metinse? G. S. Jones: “Gerçekte umut verici gelişmeler, şöhret sevgisi ya da büyüklük kompleksi diyebileceğimiz kronik yapısal bir hastalık tarafından engellendi, boğuldu.” diyor. Yeni bir yaklaşım ve farklı bir bakış açısı ortaya koymak geleneksel düşüncesinden bir gram sapmayan fosilleşmiş dinozorları oldukça rahatsız edecektir tabii. “Ne var ki Louis Althusser'in yazdığı gibi; genelde tarih yoktur, özel yapıların özgül tarihleri vardır. Zaman içinde, olaylara önem veren 'tarih' diye somutlaşmış bir şey yoktur; zaman tüm sınıfları, yapıları ve çağları içeren ve hiçbir şeye benzemeyen bir akıntı değildir. Her olay için zamanın görevi bir kez daha belirlenmelidir.” Bizim gördüğümüz tarih veya geçmiş bir bütün değil parçalı bir tablodur. Bize kadar ulaşan kişiler, kurumlar veya olaylar kadar ulaşmayanlar da geçmişin derinliğinde susturulmuş ve boğulmuştur. Elbette bilinçsiz bir akıntı değildir, bu akıntı beraberinde götüreceklerini seçerek ilerlemeye devam ediyor. Kimi makalelerin okuması oldukça zor olmasına rağmen çok verimli bir kitaptı, oldukça farklı bakışlar elde ettiğimi söyleyebilirim. Zaten 20. yüzyılda işin içine felsefe girdiyse okuması kolay olan bir metin bulunabilir mi, pek emin değilim :) Keyifli okumalar.
Tarih ve Tarihçi
Tarih ve TarihçiMarc Bloch · Kırmızı Yayınları · 201015 okunma
··
251 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.