Gönderi

Elbette, Nasıralı İsa'nın biyografisini yazmak, Napolyon Bonapart'ın biyografisini yazmaya benzemiyor. Bu iş tıpkı devasa bir yapbozu bir araya getirmeye çalışmaya ve elinizde sadece bir kaç parçanın bulunmasına benziyor; yapbozun geri kalanını, resmin bütününün neye benzediği konusunda en iyi ve en bilgiye dayalı tahminlerle doldurmaktan başka seçenek kalmıyor. Büyük Hıristiyan ilahiyatçı Rudolf Bultmann, tarihteki İsa arayışının nihayetinde içsel bir arayış olduğunu söylerdi. Akademisyenler görmek istedikleri İsa'yı görürler. Çoğu zaman, oluşturdukları İsa imajında kendilerini; kendi yansımalarını görürler. Ama yine de, en iyi, en bilgiye dayalı tahminler Nasıralı İsa hakkındaki en temel varsayımlarımızı en azından sorgulamamız için yeterli olabilir. Müjdelerin iddialarını tarihsel analizin ateşine tutarsak, kutsal metinleri edebi ve teolojik süslemelerden arındırabilir ve tarihteki İsa' ya dair çok daha doğru bir resim elde edebiliriz. Hatta İsa'yı, yaşadığı dönemin Roma'ya karşı, Yahudilik inancı ve uygulamalarını sonsuza kadar değiştirecek olan bir isyanın ateşiyle belirgin olan bir dönemin sosyal, dini ve siyasi bağlamına sağlam biçimde yerleştirmeye odaklanırsak, biyografisi bir bakıma, kendi kendine yazılacaktır. Bu süreçte açığa çıkacak olan İsa, bulmayı umduğumuz İsa olmayabilir; kesinlikle en modern Hıristiyanların kolayca tanıyacakları İsa olmayacaktır. Ancak sonuçta, tarihsel yollarla ulaşabileceğimiz tek İsa da O' dur. Geri kalan her şey inancın konusudur.
·
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.