Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

112 syf.
·
Puan vermedi
Birtakım ÇELİŞKİ'ler...
Sevgili Livaneli benim için bir sanat duayenidir, dolayısıyla bizzat tavsiye ettiği eserleri okumaya özen gösteriyorum. 'Çelişki'de o tavsiyeler aracılığı ile kadrajıma aldığım bir eser oldu. Barış İnce ile tanışıklığım ise Gezi dönemlerine dayanıyor, kendisini sosyal medya aracılığı ile farketmiş ve dik duruşundan, onurlu mücadelesinden dolayı takdir etmiştim. İktisat ve Siyaset Bilimi tahsillerinden sonra muhabirlik ile gazeteciliğe yelken açan Barış İnce, ilerleyen zamanlarda, 2013'te Çağdaş Gazeteciler Derneği, 2014'te ise Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından 'Yılın Başarılı Gazetecisi' ödülüne layık görülecek kadar ilerliyor bu alanda. Çelişki, yazarın ilk kitabı olmasına rağmen, gerek anlatımı, gerek dili ve gerekse tekniği ile bir ilk kitap olma acemiliği taşımıyor. Roman, ismi ile müstesna olarak birtakım çelişkileri masaya yatırıyor. Psikolojik sorunları olan, uysal, vakur ve kanaatkar isimsiz kahramanımız ile onun arkadaşı hırçın ve açgözlü Savaş'ın, zorlu yolculuklarına eşlik ediyoruz. İşin içinden çıkamadığımız kısımlarda, Savaş'ı, ana karakterimizin bir iç sesi olarak da tahayyül etmemiz mümkün tabi. Günümüzde nasıl bir savaşa dahil olduğumuzun bir göstergesi olarak, karakter isminde Savaş kullanılması,hoş ve yerinde bir detay olarak eserde yer bulmuş. 90 larda cereyan eden hikaye,bize o günün panoramasından kesitler de sunuyor. Yazlıkçılar, kamplar, enginar ve marul dolu fileleriyle pazardan dönen teyzeler, balkonlara serilmiş salçalar, tarhanalar, büfelerden ve televizyonlardan sarkan dantel örtüler... Eser aslında, çoklu kişilik bozukluğu belirtileri gösteren kahramanımız ekseninde hesaplaşma ve yüzleşme üzerine kurulu. Sık sık karşımıza çıkan monologlarda bunu net olarak görmekteyiz. İçinde bulunduğumuz evreni, sosyolojik, psikolojik, siyasi ve dini açıdan sorgulayan, sorgulatan türden. Bunun için yazar, asla dolaylı bir anlatım kullanıp, imâlara başvurmamış. Lafını esirgemeyen insan türünün, edebiyatta vücut bulmuş hali olarak cümlelerini hiç esirgememiş. Hani yıllar önce Grup Gündoğarken'in bir bestesi vardı, Olacak O Kadar programının da jenerik müziği olan; işte tam orada bahsedildiği gibi bir anlatı bu. "Niyetimiz kimseyi kırmak değildir, Şuradakini buraya koymak değildir, Arada bir zülf-ü yare dokunduk, Tam yerine rast geldi manzara koyduk. Olacak, olacak, olacak o kadar... '' Beste demişken söylemeden geçmeyeyim, standartların dışında bir çalışmaya da vesile olmuş Çelişki. Şöyle ki, on bölümden oluşan romanımız, Hasan Basri Gemici tarafından, yine on bölüm halinde, Çelişki Quartet adıyla, yaylı sazlar dörtlüsü olarak bestelenmiş. Her şeyden önce, Barış İnce, kapitalist düzene kafa tutan, mevcut hiyerarşilerin sorunlu olduğunu ve mutlaka üzerinde, halk yararına değişiklikler yapılması gerektiğini düşünen, emekçi bir insan. Hal böyle olunca da fikirlerinin kalemine yansımaması kaçınılmaz olmuş tabi. Zaten kendisi de, bir derdi olmayan insanın yazmasının çok zor olduğunu, kendi derdinin de eşitlik ve özgürlük mücadelesi olduğunu beyan ediyor. Çelişki 110 sayfadan ibaret minik bir roman olduğu için, ne desem ipucu vermiş konumuna düşeceğim. O yüzden, kitabın içeriğinin bir nebze de olsa anlaşılabilmesi adına, incelememe topluca birkaç alıntı eklemeyi uygun görüyorum. ***Ama sana bir şey itiraf edeyim Savaş, o bağıran fanatikler bunu yapmakta çok haklı! Benim de kaybedecek bir sarayım olsa, bütün ıvır zıvırım altın kaplama olsa, ucundaki misafirin dişini karıştırdığını bile göremediğim uzunlukta bir masam olsa mesela... Ben de bağırırım avazım çıktığı kadar, ona buna çamur atarım atabildiğim kadar... Beni eleştiren birini bulursam hele, hanlar hamamlar elden gidecek diye kulağını ısırırım yeminle...Oysa bunlara değil, memleketi güzelleştirmek için çile çekene yurtsever deniyor. Vatandan nemalanan için vatanseverlik ne kadar da basittir. ***Küçük zalimler, büyük zalimlerin onlara verdiği yetkiye dayanarak bizleri, şahitlerin huzurunda çapulcu, eşkıya, şu bu ilan eder. Biz de iyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta terörist, hain filan olmadığımızı inatla tekrar ederiz... Küçük zalimler... Yemişim küçük zalimleri! ***Laiklik ile keskin bir mücadele zamanında değiliz. Ama şunu vurgulayabiliriz,din insanın içinden çıkarılıp atılacak bir duygu değildir. İnanç konusundaki farklılıklar da ancak bir zenginlik olarak kabul edilmelidir. Milletimiz tarihte bu zenginliği daima teşvik etmiş, daima hoşgörü ile karşılamıştır. Tabii bu zenginlik cıbıl cıbıl bir gavur özentiliği asla değildir. Bu yüzden - laikliği İslam düşmanlığı olarak anlamak ve çarpıtmak millete vurulacak en büyük darbedir. - ***Stefan Zweig'a göre iki tür merhamet var. İlki zayıf ve duygusal olan... Yani "bir başkasının mutsuzluğunu gördüğünde duyulan derin kederden olabildiğince çabuk kurtulmak adına kalbin gösterdiği sabırsızlık". Diğeri ise "duygu değil eylem" gerektiren... Ne istendiğini ve nasıl yardım edileceğini bilen. *** Her şey zıddıyla kaimdir. Savaşı bilmeyen sulh istemeyecek, derdi çekmeyen devayı bilmeyecek, hiç esir düşmemiş özgürlüğüne sahip çıkmayacak, sevgisizliği tatmayan sevgiyi anlamayacak... Öfkenin içinde beklenti vardır. Azalarak biten, zamanla yiten şeylerden kork. Bu denli şevkle bağırıyorsa bir insan, bil ki içinde bitmeyen bir şeyler vardır.
Çelişki
ÇelişkiBarış İnce · Can Yayınları · 2017620 okunma
·
152 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.