İlk muhatabın yaşadığı çeşitli durum ve sorunlara cevap niteliğinde hayatın içinde canlı bir biçimde var olan hadisler, sonraki muhataplar için bağlamlarını yitirmiş ve anlam boşlukları barındıran metinler haline gelmiştir.
Yazılı Hadis metinlerinin arkasında aslında ya jest, mimik, ses tonu, söz edası ve ruh hali barındıran bir hitap vardır ya da bir diyalog mevcuttur. Oysa yazı, bunların ikisini de olduğu gibi aktarmaktan acizdir. Bu sebeple, her geçen gün hadislerin açıklamasına ve yenilenen hayatla bağının yeniden kurulmasına duyulan ihtiyaç artmıştır.