Bu kitap hakkında konuşulacak tonlarca şey var, ama okurken günümüzde herkesin kâbusu haline gelen virüsten dolayı ben ordan girmek istiyorum.
3.Dünya Savaşı olmuştur, nükleer bombaların yaydığı zehirden dolayı insanlar artık sokaklara çıkamamaktadır. Evler yıkılmış, harap olmuştur... İnsanlar yerin altındaki metro istasyonlarına sığınmışlardır...
Moskova Metrosu dünyanın en büyük metrolarından biridir, yaklaşık 400 km uzunluğundadır. Buralardaki istasyonlarda insanlar kendilerine barınak kurup yaşamaya calışıyorlar. İsler çığırından çıkıyor tabi, metroda yasamın zor olmasının yanında istasyonlarda siyasi bir otoritede mevcut. Kimi istasyonlarda propagandalar sık sık yapılırken, kimilerinde rahip yetistiriliyor. Bir istasyondan digerine gecerken casus bile olabiliyorsunuz...
Buraya kadar her şey gercekci kısmıydı, bir de fantastik kısmı var. Nükleer gazın verdiği etkiye dayanarak yeryuzunde kimi canlılar (yaratık demek daha dogru olur) türüyor. 4 ayaklı köpek görünümlü zombiler ve ucan dinozorlar demek dogru olabilir. Özellikle dısarıda gecen bir bölüm vardı ki, cok heyecanlıydı.
Oyun ve kitap arasında karsılastırma yapmak bence çok doğru olmaz, sonuçta oyun fps üzerine kurulu ve sürekli bir aksiyon olmasi icin yaratık veya düsman gelmesi gerekiyor;kitap ise biraz daha felsefe ağırlıklı o yuzden cok akıcı bir kitap beklemeyin.
2.kitap için birçok insan kafamda çok fazla önyargı bıraktı, umarım bu önyargıları kitaba yansıtmadan baslayabilirim.