Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

200 syf.
·
Puan vermedi
Hangi tereddüdün romanı?
Ayşe Şasa gibi dönemin buhranlarını ziyadesiyle hisseden biri Peyami Safa. 'Romancı olarak beni besleyen iki büyük yazar var. Onlara sonsuz borçluyum. Birisi Marcel Proust diğeri Dostoyevski.' diyen de o. Bu kitabında ise hem dönemini çok iyi kavradığı, hem de bunu yansıtırken Dostoyevski'den ilham aldığı bariz belli oluyor. Bu roman adı gibi bir tereddüdün romanı. Kitabın ilk cümlesi bile Mualla'nın elinde tuttuğu, kendisine çok tavsiye edilen kitabı okumaya tereddüt etmesiyle başlıyor. Ama elbette bu kadar küçük tereddütler değil, ana fikir. Okurken bir muharririn evlenme teklif ettiği kadının tereddüdünü, bu teklife verilecek cevabı beklerken geçen dönemin dile gelişini okuduğumuzu düşünsek de Peyami Safa bize şu sözleriyle itiraz ediyor hemen; 'Dinle ve sükunetle düşün. Kim tereddüt ediyor? Şüphe yok ki içinde en kuvvetli unsur olarak tereddüt bulunan bir hikaye var.. Fakat tereddüt eden kim? Mualla hanım mı? Bu, hadiseyi basite irca etmek olur. Hakikatte sen de tereddüt ediyorsun; Roma ile İstanbul arasında, hile ile samimiyet arasında, ölümle hayat arasında tereddüt ediyorsun. Sonra ben ve benim olduğum zümre de tereddüt içindeyiz..' Yani P.Safa bir tereddüdü değil döneminin buhranlarını, içsel hesaplaşmaları, I. Dünya Savaşı'ndan sonraki toplumun adeta tüm tereddüt ve bunalımlarını dile getiriyor. Zamanın inanç ve inkar - değerler çatışmasını ve bunlarla insanın içine düştüğü şüpheleri, tereddütleri bir muharririn düşünce ve sözleriyle, hayatıyla dile getiriyor. Kitabın olay örgüsüne ince ince işliyor. Eminim her okuyucu, sadece Peyami Safa mı tereddüt içinde olan, 1918'lerin insanı mı? Ya bizim tereddütlerimiz, bocalamalarımız diye kendisini düşünmekten alıkoyamamıştır. Romana devam edersek bu bahiste yazar bütün bütün şüpheye karşı değil elbette, onun fikirleri keskinleştirdiğinden emin, hatta zekanın doruğu olduğuna işaret ediyor. Ama pratik alanda ölümden başka bir şey değildir diye alnından vurmayı da ihmal etmiyor. Bu şüphe ve tereddütlerle insanların sarsıntıya uğrayan inançları kadar, başka kavramları da sorguluyor. Mesela; 'Bırakalım bu muhtelif yerlerde ve hiçbir sabit manası olmayan burjuva kelimesini....' deyip konuya keskin girişler yaparak burjuvaziyi de, 'Kadının ebediyeti zekasında değildir....' diye feministleri biraz kızdırır cinsten gibi gözüken haykırışlarla kadının rolünü de, bohemliği de evliliği de sorguluyor, tek tek ele alıyor. Ama ümitvar P.Safa. Karakterlerine rağmen, bu tereddütleri bize iliklerine kadar hissettirmesine rağmen, 'Hep şüphe. Ümitsizlik, çıkmaz. İntihar fikirleri. Hep tereddüt, tereddüt. Bu, bütün bir harp sonu neslinin romanı.' sözleriyle hali ifadesine rağmen ümitvar. 'Ona, sana ve kendime ve dünyaya bakıyorum. ''Yeni'' tahminimizin fevkinde olacaktır, bununla beraber gayet sade, beşeri, klasik. Herhalde çok samimi. Yıkılıyor, her şey yıkılıyor, diyorum. Yıkılmıyor, sallanıyor. Her şey başkalaşmak üzere, yerinde kalacak. Her şey: Aile, milliyet duygusu, beşeri alakalar, her şey.' ve sarsıntıdan sonra nelerin ayakta kalacağına da işaret ediyor. Peki bizim tereddütlerimizden, kararsızlıklarımızdan, doğruyu seçerken geçtiğimiz şüphe çemberlerinden sonra kalan, bizi biz yapan kararlarımız nedir?
Bir Tereddüdün Romanı
Bir Tereddüdün RomanıPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 20207,1bin okunma
··
209 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.