Modern Rus Edebiyatı19. Yüzyılda Rusya’da öykü türü yeni bir gelişim evresine giriyor. 19. yüzyıl Rus edebiyatının, tüm türleriyle, Batı edebiyatına entegrasyon aşamasını tamamladığı yüzyıldır. Bu dönemde öne çıkan isim A.S.Puşkin’dir. Puşkin'in adını hem romantizm hem de gerçekçilik akımının temsilcileri arasında buluyoruz. Ama o, sanat yaşamının ilk evresinde klasisizm akımının kurallarına uyan eserler de yazmıştır. Rus edebiyatında gerçekleştirdiği yenilikçi uygulamaları dikkate alan pek çok araştırmacı, Puşkin'i yeni Rus edebiyatının kurucusu kabul eder. Puşkin'in düz yazı biçiminde kaleme aldığı öykülerinden "Belkin'in Öyküleri'(1830), "Küçük Trajediler" (1830), "Yüzbaşının Kızı" (1836) biçim ve içerik olarak öykü türünün gelişiminde önemli bir yere sahiptir. Prof Dr. V.İ.Kuleşov’a göre, "Belkin'in Öyküleri" serisinde yer alan "Menzil Şefi" Gogol'ün "Palto"sunda ve Dostoyevski'nin "İnsancıklar"ında yarattığı "gereksiz insan" tipi için ilham kaynağı olmuştur. Araştırmacılar, Puşkin'in tarih konulu eserlerinde Walter Scott'ın deneyimlerinden yararlandığı yolunda saptamalar yapıyorlar.
İş bankasından çıkan eserde A.Puşkin’in bütün öykü ve romanlarına yer verilmiş. Başta Yüzbaşının kızı romanı olmak üzere; Belkin'in Öyküleri, Roslavlev, Dubrovski, Maça Kızı ve Büyük Petro’nun arabı adlı eserleri dikkati çekiyor. Yüzbaşının Kızı’ndan bahsetmek gerekirse : Pugaçev Ayaklanması olarak bilinen 18.yüzyılda yaklaşık 50 yıl kadar sürmüş bir halk ayaklanmasının iki yılı anlatılır. Bir muhafız birliği subayı olan Pyotr Andreyiç Grinyov’un ağzından ayaklanma sürecinde neler yaşandığına dair izlenimler, anılar bize aktarılıyor. Gençliğin ve toyluğun kendisinde yarattığı rehavetle büyüdükten sonra saygın bir binbaşı olan babası tarafından bir başka erin komutası altına girmesi üzerine Orenburg’a gönderilir ve sorunlu bir sınır karakolunda göreve başlar. Ayaklanma boyunca yaşanan tüm olaylar tüm çıplaklığıyla okuyucuyla buluşur.
Roman aynı zamanda 18. Yüzyıl Rusya kırsalı açısından önemli bir panaroma sergiliyor. Köyler, kaleler, kale içerisindeki köylünün yaşamı, inaçlar, etnisiteler, kültürel açıdan zengin tespitlere malzeme oluyor. Puşkin bu isyanla ilgili bir roman yazmaya karar verdiğinde, 1833 yılında isyanın geçtiği Orenburg, Kazan ve diğer köy ve kasabalarda aylarca belge toplamış ve olayların tanıkları ile görüşmüş.
Bunun yanında diğer öykülerde de yine o dönemin sosyete hayatı, soyluların ve köylü halkın yaşantıları anlatılıyor. Okuduğum bazı makaleler ve edindiğim bilgilere dayanarak bahsetmek isteğim noktalar bunlardı, çok fazla spoiler vekmek istemiyorum. Okuyan pişman olmaz diyorum. Herkese iyi okumalar :)