Gönderi

Arabesk müzik ve İstanbul
Arabesk yaşam tarzının da tam olarak bu sebeple ortaya çıktı ileri sürebilir. Arabesk müzik ve arabesk filmler bu kültürün ana damarını oluşturur. Arabesk, umutsuzluktan beslenir. Şehre küsmüşlüğün, bu yeni yerde hayallerini gerçekleştirememiş olmanın acısını işler. Arabesk İstanbul'a yenilmişliğin ilanından ibarettir desek yeridir. En az varoluşçuluk kadar kötümserdir hayata karşı. Her yönüyle kabul görmeyişi, kabul etmeyişi, isyanı bayrak yapar kendine. Mesela şehre gelmişsiniz, bir kıza tutulmuşsunuz. Kiz apartmanda oturan, okumuş, kültürlü, zengin, güzel, şehirli ve modern bir hanımdır. Buna karşı sizin elinizde ise tertemiz bir platonik aşk vardır, başka da bir şey yoktur. Birkaç arabesk film izlemişseniz temanın hep aynı doğrultuda olduğunu görmüşsünüzdür. Umut fakirin ekmeğidir, arabesk filmlerde gerçek hayatta birbirine âşık olması nerede ise imkânsız kişiler birbirine tutulur. film de zaten bu imkânsız aşka karşı çıkıp, direnen kötü karakterlere verilen savaş üzerine kurgulanır. Çok azı mutlu sonla biter. İnsan bu kadar da vicdansız, olabilir mi dediğiniz aşağılık kom karakterlerden türlü darbeler yiyen acılı insanların gözyaşları süsler filmin her karesini. Bir süre seni hayallerinle baş başa bırakan senaryo, finalde hayatın hakikatlerini tokat gibi çarpar izleyen yüzüne. Çünkü davul bile dengi denginedir, haddini bilmelidir insan, olmayacak duaya da amin dememelidir. Cem Karaca, "Tamirci Çırağı" parçasında ne güzel özetliyor değil mi? "Bu umutsuz aşkı bir kenara at ya da göm içine, şimdi git giy o tulumları ve takımları da al gel!"
·
23 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.