“Kalk!” dedi. “Kalk ve arkasından koş!.. Senin gibi bir deliye iyilikten başka hiçbir şey yapmamış olan bir
insanı bu kadar yaralamaya nasıl
cesaret ettin? Git!.. Ancak ondan
sonra seninle konuşabilirim... Bedri'yi
bulup yaptıklarına pişman olduğunu söylemeden benim yüzüme bakma...
Ben de ancak o zaman senin yüzüne bakabileceğim... Aman yarabbi!.. Sen ne kadar alçalabiliyormuşsun?.. Ömer!.. Bu kadarını tasavvur
edemezdim. Herkesten, bütün
insanlardan, anamdan, babamdan böyle şeyleri umar, senden beklemezdim... Neler yaptığının, neler söylediğinin farkında mısın?.. Bana daha büyük bir fenalık edemezdin.
Söyleyecek şey bulamıyorum... Çok fena yaptın Ömer... Ağlamak bir şey ifade etmez...”