Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

184 syf.
·
Puan vermedi
Şeker Portakalı
ŞEKER PORTAKALI Bu roman, çocukları, şartlar ne olursa olsun, çocuk olarak görmenizi ve bir zamanlar sizin de bir çocuk olduğunuzu size hatırlatacak, hacimce küçük ama muhteva olarak büyük bir roman. Yazar, “Bu romanı, yirmi yıl içimde sakladım; on iki günde yazdım.” Diyerek, romanın tıpkı bambu ağacının yetiştirilme sürecindeki gibi, sabırla beklediğini ama bu bekleyişin öyle alelade bir bekleyiş olmadığını, bilakis hayatından devşirdiği deneyimleri birbirine ekleyerek bir manzum oluşturduğunun ipuçlarını veriyor. Kitap, yazarın hayatından derin izler taşımakla beraber çocukların hayal gücünün ne kadar zengin ve rengin olduğunu da çok güzel ve çarpıcı bir şekilde, Zeze’nin iç dünyasını tasvir etmekle okuruna hissettiriyor. Fakir bir ailesi olan Zeze, yoksulluğun ağır yükü altında, daha beş yaşında yüzleşiyor hayatın acımasız yüzüyle... Ne var ki kimse kulak asmıyor, Zeze’nin hissettiklerine. O da kendine, bir şeker portakalı ağacını (Minguinho) sırdaş ediniyor, yaşadığı ne varsa; dertlerini, isteklerini, maceralarını hatta yediği dayakları bile onunla paylaşıyor. İlginç olan ise ağaç da onu anlıyor ve onunla konuşuyor. Hasılı kendine göre bir dünya kuruyor Zeze'miz... Çocuk yüreği, hangi coğrafyada olursa olsun aynı atıyor olsa gerek. Zeze, adeta bütün dünya çocuklarının dili oluyor bize anlattıklarıyla ve okuru da çocukluğuna götürüyor yer yer... Zeze; muzip, haşarı, afacan bir o kadar da masum, içten, merhametli , meraklı, ilgili ve daha beş yaşında kendi kendine okumayı çözecek kadar da zeki... Kısacası kendi kabına sığmayacak kadar hayat dolu bir çocuk... Ama ne yazık ki Zeze, ailesi ve mahalleli tarafından anlaşılmayan, azarlanan, hatta arada bir tartaklanan bir çocuk!... Öyle ki artık kendi de kötü bir çocuk olduğunu düşünmeye başlar bir süre sonra... (Pedagojik olarak ispatlanan bir gerçektir ki, bir çocuğa nasıl muamele edilirse bir süre sonra bu, o çocuğun karakterine etki etmeye başlar.) Ah! ona bir kulak verilse, bir dinleseler belki de o yaramazlıkların hiçbirini yapmayacak. Nitekim daha sonra hayatına giren Portekizli dostu Portuga, onu candan dinlediği için Zeze'nin davranışlarında gözle görülür değişimlere neden olur. Yine öğretmeni, onun ince düşünceli bir çocuk olduğunu keşfettiğinde, okulda sürekli olumlu bir tutum sergiler Küçük Zeze. Hiç yaramazlık yapmaz okulda! Aslında kötü çocuk yoktur; sadece anlaşılamayan çocuk vardır. Bunu kitaptan bir örnekle açıklayacak olursam: bir gün Zeze'nin babası evde işsiz olduğundan dolayı efkârlı bir haldeyken, Zeze onu neşelendirmek için daha önce beraber sokakta şarkı sözü satan arkadaşından ( Ariovaldo Efendi) öğrendiği, ama anlamını henüz kavrayamadığı müstehcen içerikli bir şarkı söyler. Zeze, bunun üzerine babasından bir posta dayak yer. Ama anlam veremez, çünkü aslında yapmak istediği sadece babasını neşelendirmekti... Vücudundaki morluklardan dolayı bir hafta okula gidemez Zeze. Doğru anlaşılmadığı ve niyetinin ne olduğuna bakılmaksızın maruz kaldığı muamele yüzünden, dünyası başına yıkılır. Babası artık ölmüştür, Zeze’ nin minik yüreğinde. Oysa ne çok didinmişti bir Noel sabahında, kırdığı potu telafi edebilmek ve babasının gönlünü etmek için. Sabah erkenden boya sandığını almış ve akşama kadar uğraşmıştı da sadece bir paket sigara alacak kadar para toplayabilmişti . Babasına sigarayı verdiğinde, hüngür hüngür ağlamış ve kendini affettirmişti. Ama şimdi babası ölmüştü artık onun için. Hep bir yanlış anlamadan dolayı... Sırf ona sıcak davrandığı, onu dinlediği ve karşılıksız sevdiği için Portekizli dostu Portuga ‘yı babasının yerine koymuştu. Babasını, kalbinde öldürmüş fakat Portuga'yı ise yüreğinde diriltmişti. Ama bu kesinlikle onu bindirdiği güzel arabasından dolayı değildi. Bu konuda Portuga’yı ikna etmişti. Portuga’ya: “ Dünyanın en iyi insanı sensin. Senin yanındayken kimse bana zarar vermiyor ve kalbimde mutluluk, güneş gibi parlıyor.” Diyerek sevgisini dile getirmişti. Her şey çok güzeldi. Çünkü onu anlayan, seven, kabul eden biri vardı... Daha sonra okulda babasının yerine koyduğu Portuga’nın, trenin altında kaldığını öğrendiğinde asıl acıyı tatmış ve haftalarca yatakta ölümle cebelleşmişti. Daha sonra gelen doktor, büyük bir şok yaşadığını ve bundan dolayı ağır bir travma geçirdiğini söylemişti. Ailesi ise yaşadığı bu travmaya, yol yapımından dolayı kesilecek olan Minguinho’nun sebep olduğunu zannetmişlerdi... Not: Bu kitabı, bütün eğitmenlerin- öğretmenlerin bilhassa velilerin okumasını şiddetle tavsiye ediyorum. Çocuklarımızın- öğrencilerimizin bizden beklediği; onları anlamamız, bir nebze ilgi ve sevgi... Faysal ALTUN
Şeker Portakalı
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022230,1bin okunma
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.