Bu kitaba inceleme yazmak da nerden çıktı birden bire?. Oysaki 5 sene evvel okumuştum. Ama birden ondan yaptığım alıntıların olduğu defter karşıma çıkınca anılar tazelendi ve yazmak istedim...
Okuduğumda aşırı beğendiğim çok naif, çok tatlı olduğunu düşündüğüm bir kitaptı. Doğru düzgün hiç yorum yapılmaması, yapılan yorumların da beğenmeme üzerine kurulu olması nedense beni incitti. Ben yazsam ve beğenilmese herhalde bu kadar incinirdim...
İçinde garip bir naiflik ve hüzün vardı cidden. Başkarakter kızımız hep bir şey demek istiyormuş da o laf ordan çıkmıyormuş gibi boğazımda bir yumru hissettirmişti bana okurken. Belki de kızla bir bağ kurmuştum bilmiyorum ama kesinlikle sıradan, yüzeysel, günlük basit bir kitap gibi gelmemişti bana. Bir sürü Carpe Diem kitabı okudum ilk gençlik yıllarımda. Ama hiçbirini bu kitap kadar sevmiyorum. Benim görebildiğimi bilmem başka gören oldu mu ama kimse sevmese de ben bu kitabı çok seviyorum. Benim için ayrı bir yeri var.
Defterime yazdığım alıntılardan bir kısmı:
- Siyasetten çakmazdım. Bunlar hep aşırı şeylerdir. Bunu bir kenara yaz! Siyaset gerçekten de dünyanın en gereksiz aşırı şeyi. (Neden sana aşırı katılıyorum?? :))
-Kendime haksızlık ediyor olabilirim. Yani bu sanırım benim hobim falan...
- Üstümden hiç gitmeyen bu, suçluluğa benzer duygudan, beni hep "daha az" yapan şeyden kurtulamadım gitti.
(Bahsettiğim boğaz yumrusunun sebebi işte o suçluluğa benzer hep "daha az" yapan duygu... Öyle rüzgar gibi, yalayıp geçiyor ki insanı, fark etmekle fark bile edememek arasında kalıyorsun. Söze hiç dökülemiyor. Bilmem anlatabildim mi :)